Anasayfa DİNİ GÜNLER Hangisi hem Hristiyanlık hemde Yahudilik için kutsal kabul edilir?

Hangisi hem Hristiyanlık hemde Yahudilik için kutsal kabul edilir?

Kudüs’ten sonra 3 semavi din için dünyada kutsal kabul edilen yer: Cudi Dağı Sefine bölgesi

Rivayete göre, Hz. Nuh’un gemisinin ilk karaya oturduğu ve ‘Sefine’ adı verilen yer, Şırnak’taki Cudi Dağı olarak biliniyor. Bu nedenle 2 bin 114 rakımlı Cudi Dağı’ndaki Sefine bölgesi Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar için Kudüs’ten sonra en kutsal yer olarak biliniyor. Nuh’un gemisinin ilk karaya oturduğu ve Hz. Nuh’un mabedi olan Sefine’nin yakın zamanda ziyarete açılması bekleniyor. Yüzyıllarca halk tarafından her yıl temmuz ayının ilk haftasında ziyaret edilen Cudi Dağı tepesindeki Hz. Nuh mabedine girişler, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yasaklanmıştı. PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmalar nedeniyle Cudi Dağı’na güvenlik gerekçesiyle vatandaşlar 1984 yılından bu yana çıkamıyor. 2013 yılında çözüm sürecinde yaklaşık 1 yıl boyunca vatandaşların ziyaretine açılan Sefine bölgesi, çözüm sürecinin bozulması ve terör örgütü PKK’nın bölgede yaptığı saldırılar nedeniyle 2014 yılında tekrar ziyarete kapatılmıştı. Adı sık sık çatışmalarla anılan Cudi Dağı’nda güvenlik güçleri başarılı operasyonlar düzenledi. Cudi Dağı’nın zirvesinde 25 Haziran gecesi Sefine’de kurulan üs bölgesinde görev yapan Mehmetçik, ışıklar yakarak Şırnak’ı selamladı.

Kutsal Yerler

Kutsal yerler, dinlerin özel dini önem atfettiği yerlerdir. Bunlar genellikle hacılar tarafından ziyaret edilen yerlerdir.

Bahâîlik

Akka, İsrail yakınlarındaki Bahci kentinde bulunan Bahaullah’ın Makamı, Bahâîler tarafından kabul görülen en kutsal alandır. Bahâîlik’in kurucusu olan Bahaullah’ın naaşını içermektedir. En kutsal ikinci yer ise Hayfa’daki Bab’ın Makamı’dır.[1]

Bab’ın İran, Şiraz’daki Evi, Bahaullah’ın Tahran’daki babasının evi ve Kuddus’un mezarı ve Kuddus’ün Türbesi da dahil olmak üzere birçok kutsal alan bulunmaktadır. Devrimden sonra bütün bu yerler yıkılmış ve Bab’ın evinin bulunduğu alana bir cami inşa edilmiştir.

Budizm

Buddha’nın, Budistlerin ziyaret etmesi için dört alanı işaret ettiği kabul edilir:[2]

Daha sonraki zamanlarda bu alanlara dört site daha eklendi ve Sekiz Büyük Yer olarak tanımlandı:

Druidizm

Stonehenge, Neo-Druidizm için önemli bir dini alandır. Druidler bölgede hac yaparlar. Burada ilk ayin yapan Druidler, Antik Druid Tarikatı’dır.

Hinduizm

Yedi mukaddes antik Kutsal şehir, Ayodhya, Mathura, Haridwar, Varanasi, Kanchipuram, Dvārakā ve Ujjain’dir.

Kutsal Dhamalar (Smarta geleneğine göre Char Dham)

Dört Maha Kumb Mela alanı

Vaişnavizm

Şaivizm

Kaumaram (Arupadaiveedu, Murugan, Tamiller)

Şaktiler (Şakti pits)

Tirth Kshetra

Hristiyanlık

Hristiyanlıkta Kutsal yerler önemlidir, çünkü bu yerler Hristiyanlarca Mesih ya da Kurtarıcı olarak kabul edilen İsa’nın doğumu, vekaleti, çarmıha gerilmesi ve yeniden dirilişi ilgili yerlerdir. Hristiyanlığın bütün mezhepleri tarafından kutsal olarak kabul edilir.

Haçlı Seferleri süresince Hristiyan hacılar, özellikle Kudüs’ün ele geçirilmesinden hemen sonra, 12. yüzyılın başlarında Outremer’deki Kutsal Yerler’i araştırdı.[3] Kudüs ve Beytüllahim’de bulunan Kutsal Yerlerin dışında kalan kutsal yerler:

İslam

İslam’daki en kutsal üç site Mescid-i Haram veya Hürmetli Mescid (Mekke); Mescid-i Nebevi veya Peygamber Mescidi (Medine) ve Mescid-i Aksa (Kudüs). Her yıl milyonlarca Müslüman, Hac yapmak için Mescid-i Haram’ı ve Mescid-i Nebevi’yi ziyaret etmektedir. İslam inancına göre, maddi durumu elverişli olan bir Müslüman’ın en azından hayatında bir kez Hac vazifesini yerine getirmesi gerekmektedir. Yalnızca mali durumu ve/veya sağlığı ciddi derecede yetersiz olan kişiler Hac yapmaktan muaftırlar.

Şii İslam’daki en kutsal iki site İmam Ali Türbesi ve İmam Hüseyin Türbesi’dir.

Konfüçyüsçülük

Konfüçyüçülüğe göre Kutsal olan yerler Çin’deki Qufu, Şantung’da yer alan Konfüçyüs Tapınağı, Konfüçyüs Mezarlığı ve Kong Aile Konağı’dır.

Sihizm

Panj Takht, Sihizm’in güç makamı olarak saygı gören beş gurdwaradır. Hepsi Hindistan’da bulunur – Amritsar, Pencap’daki Akal Takht; Anandpur Sahib,Pencap’daki Keshgarh Sahib; Bathinda, Pencap’daki Damdama Sahib; Patna, Bihar’daki Takht Sri Patna Sahib ve Nanded, Maharaştra’daki Hazur Sahib Nanded.

Sri Darbar Sahib ya da Altın Tapınak olarak da bilinen Sri Harmandir Sahib, adını Hari’den (Tanrı) almıştır, Tanrı Tapınağı. Dünyanın dört bir yanındaki Sihler günlük olarak Sri Amritsar’ı ziyaret etmek ve Ardas’taki Sri Harmandir Sahib’de saygı görmek istiyorlar.

Guru Arjan’ın babası Guru Ram Das, “Ramdas Sarovar” adlı büyük bir yapay su havuzu etrafında “Ramdaspur” adlı kasabayı kurdu. Guru Arjan, babasının altyapı geliştirme çabasına devam etti. Kasaba, Guru Arjan döneminde bağışlarla ve gönüllü çalışmalarla genişledi. Havuz alanı, havuz kenarındaki gurdwaraHarmandir Sahib ile birlikte bir tapınak kompleksi haline geldi. Guru Arjan, 1604’te Sihizm yazıtını yeni tapınağın içine yerleştirdi.[4] Ortaya çıkan şehir şu anda Amritsar olarak biliniyor ve Sihizm’deki en kutsal hac sitesidir.[4][5]

Taoizm

Taoizm’de dört kutsal dağ bulunmaktadır:

Shiyan, Hubei, Çin’deki Wudang DağlarıDujiangyan, Siçuan’daki Qingcheng DağıYingtan, Jiangxi’deki Longhu DağıHuangshan, Anhui’deki Qiyun Dağı

Yahudilik

Tapınak Tepesi, Klasik Musevi inancına göre, fiziksel dünyada Tanrı’nın tecellisinin simgesel ayak taburesidir. Yahudi geleneği, Tepe’yi da Muallak Taşı’nı İncil’de bahsedilen bir dizi önemli olayın gerçekleştiği yer olarak görür. Yahudi metinleri, Tepe’nin Mesih’in gelmesiyle birlikte yeniden inşa edilecek olan Üçüncü Tapınak’ın yeri olacağını kaydeder.

Tapınak Tepesi, Yahudilikteki en kutsal alandır. Birçok Yahudi, Tepe’nin aşırı kutsallığı ve istemeden de olsa Kutsalların Kutsalı’na girmekten kaçınmak için Tepe’nin üzerinde yürümez. Tapınaktan, Ortodoks kaynaklarında kapsamlı olarak bahsedilmektedir. Muhafazakâr Yahudilik Tapınaktan bahseder, ancak korbanlardan bahsetmez. Tapınağın yıkılması nedeniyle Tişa Beav’da yas tutulur. Tapınak Tepesi’nin en kutsal bölgelerine girme konusundaki dini kısıtlamalar nedeniyle, Tapınak Tepesi’nin bir istinat duvarı ve İkinci Tapınak yapısının kalıntıları olan Ağlama Duvarı, bazı hahamlar tarafından Yahudilerin dua etmesi için en kutsal alan olan kabul edilmektedir.

Kudüs aynı zamanda Yahudiliğin en kutsal kentidir ve M.Ö. 10. yüzyıldan bu yana Yahudi halkının manevi merkezidir.[6] Yahudi geleneğindeki Dört Kutsal Şehir: Kudüs, El Halil, Tiberya ve Safed’dir.

Hristiyanlık

Hristiyanlık,[1][2][a]Nasıralı İsa’nın yaşamına, öğretilerine ve vaazlarına dayanan, tek tanrılı bir İbrahimî dindir.[5][6][7][8][9] Günümüzde Hristiyanlar, dünya nüfusunun %30,1’ini oluşturmaktadır, 2,4 milyarı aşkın takipçisi ile dünyanın en büyük dinidir.[10] Takipçilerine “Mesihçi” anlamına gelen Hristiyan denir ve Kitâb-ı Mukaddes’e inanan takipçileri, Tanah’ta kehanet edilen İsa’nın Mesih olarak gelişinin Yeni Ahit (Yeni Antlaşma) olduğuna inanırlar.[11]

Hristiyanlar İsa’nın Tanrı’nın Oğlu[12] ve Eski Ahit’te geleceği müjdelenen Mesih olduğuna inanırlar.[13] Hristiyanlık teslis inancı üzerine kuruludur. Bu inanca göre Tanrı’nın kendini açıkladığı üç kimliği vardır: Baba (Peder), Oğul ve Kutsal Ruh (Rûhu’l-Kudüs). Hristiyanlığın inanç sistemi ve ibadetleri İsa tarafından; 1. yüzyılda, Roma İmparatoru Tiberius’un iktidarında Filistin’de[7] ortaya konulmuş, havarileri ve diğer takipçileri tarafından öğretilerek yayılmıştır. Bir kişi Hristiyanlık inancına, Kitâb-ı Mukaddes’teki ayetlerden biri olan Romalılar 10:9 ayetinin yönlendirmesini uygulayarak geçebilmektedir.[14]

Hristiyanlığın kökenleri en azından, MS 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu yönetimindeki İsrail’e değin uzanır. Hristiyanlık, temel olarak Yahudilik üzerine kurulmuş ve daha sonraları Tarsuslu Pavlus’un da etkisiyle müstakil bir din olarak gelişmiştir.[15][16] Hristiyanlığın kutsal kitabı olan Kitâb-ı Mukaddes’in Yahudiliğin kutsal kitabı olan Tanah’ı içinde barındırdığı göz önüne alınırsa Hristiyanlığın erken döneminde Hristiyanlık ve Yahudilik arasındaki bağ daha net anlaşılacaktır.

Kelime kökeni

Hristiyan sözcüğünün kökeni, mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan khristos (χριστός) kelimesine dayanır. Mesih sözcüğü İbranicedeki maşiah (משיח) kelimesine dayanır ve ‘kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış’ anlamına gelir.[17]Khristos olarak adlandırılan İsa’ya inananlara ilk olarak Antakya’da Hristiyan (Χριστιανός Khristianos) denmeye başlanmıştır.[8][9] Hristiyan sözcüğü, “Mesih’in yandaşı” ve “Mesih’e bağlı” anlamlarına gelir. Kuran’da Meryem oğlu İsa için kullanılan Arapça Mesih (مسیح) kelimesi de İbranice maşiah (משיח) kelimesi ile kökteştir.

Yağ ile kutsama geleneği ve meshedilmek

Tarih öncesi İsrail kralları ve yüksek rahipleri, görevlerinin simgesi olarak yağla kutsanırlardı. Tevrat’ın birçok yerinde bu işlemin yapıldığına dair ayetler vardır. Örnek: (Levililer 14:18; Mısır’dan Çıkış 29:7; Levililer 21:10) Geniş anlamıyla bu unvan “Tanrı’nın bir görev vermek üzere seçmiş olduğu” kişileri de kapsıyordu.[19]Eski Ahit’in Yeşaya kitabında Yahudileri sürgünden kurtaran Pers kralı Kiros’a da bu unvanla (mesih) hitap edildiği görülür.

Nasrani ismi

Nasrânî kelimesinin Hristiyan geleneğindeki etimolojik açıklaması, Meryem oğlu İsa’nın memleketi olan Nasıra’ya[20] izâfeten, kendisinin ve getirdiği dînin mensuplarının Nasıralı (Ναζωραίος Nazoraios,[20] ναζωραιων Nazoraion[21]) olarak bilindiği anlamındadır. Bununla birlikte, Ali Ünal’ın bu ismin etimolojisi hakkında getirdiği başka bir önerme mevcuttur. Kuran’daki âyetler temel alınarak yapılan bu önermeye göre,[22] Nasrani kelimesinin bir kökeni şudur: İsa’nın, yeni getirdiği dîne yardım[23] çağrısına Havarilerin verdikleri cevaptır[24] ve daha sonra da “Nasrânî” (Yardımcılar) anlamında gelenek hâline gelmiştir.[25] İsa, getirdiği dîn ve mensupları için husûsiyetle Hristiyanlık ya da “Mesihîlik” anlamına gelen herhangi bir unvanla getirdiği dîni kendisine izâfe eden bir yol tercih etmemiştir. Yahudi İsrailoğulları, onları Celileliler[18] ya da Nasrânîler olarak anarlardı. Celileliler denmesinin sebebi, İsa’nın memleketi Nasıra’nın Celile’de olmasıydı.

İbâdetleri

Vaftiz

Vaftiz kelimesi köken itibarıyla Grekçedir ve “suya batırma” gibi bir anlamı vardır. Hristiyan inancındaki simgesel bir ritüel olarak gerçekleştirilir. İsa da Vaftizci Yahya tarafından Ürdün nehrinde vaftiz edilmiştir. Hristiyanlık inancına sahip olup, İsa’ya iman eden kişiler vaftiz olurlar. Vaftiz Ortodoks Kilisesi’nde suya girmeyi gerektirirken, Katolik Kilisesi’nde üzerine su serpmekten ibarettir.

Demografi

Dünyanın hemen hemen her yerine yayılmış olmakla birlikte, en yoğun olarak Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Avustralya’da bulunmaktadır. Diğer kıtalardan farklı olarak Asya ve Güney Afrika’da farklı dinlerle iç içe yaşayan Hristiyanlar, erken dönemlerden beri, kırsal kesimlerden ziyade şehirlerde yayılmıştı. Böylece kısa bir süre içinde Hristiyan olmayan kişi ile köylü neredeyse eş anlamlı hale geldi.[26]

Hristiyanların sayısı yani Mesih’i takip edenler, İsa’nın ortaya çıkmasıyla ve ona inanlarla birlikte genişlemiştir. Alışılagelmişin dışında, İncil’de yer alan kayıtlara göre, İsa’nın, toplumun dışladığı fahişelere de yardım ettiği ve engellileri, körleri iyileştirdiği yer almaktadır. İsa’nın; Luka 16:13’te yer alan Siz hem Tanrı’ya, hem paraya kulluk edemezsiniz öğretisi, Yakup 2:6’da yer alan Ama siz yoksulun onurunu kırdınız. Sizi sömüren zenginler değil mi? gibi sözler, Hristiyanlık öğretisinin çoğunluğu oluşturan sıradan yoksul halk tarafından kabul edilip yayılmasında ve Hristiyanlığın desteklenmesinde etkili oldu.

Öte yandan, yine Yeni Ahit’te yer alan kayıtlara göre, İsa’nın çarmıha gerilip üç gün sonra dirildiği zaman, kendisine inananlara görünüp, Müjdeyi bütün uluslara yayın emrini verdiği yer almaktadır. Pavlus’un Galatyalılar’a mektubunun 3. bölümün 28. ayetinde yer alan; Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa’da birsiniz. ifadesi, aslında müjdenin hiçbir dil ya da hiçbir millet ayrım gözetmeksizin geçerli olduğunu göstermekle birlikte, birbirinden çok farklı uluslarında Hristiyanlık öğretisini kabul etmesinin mümkün olabileceğini söylemiştir. Bu düşünce, Hristiyanlığın farklı topluluklarda daha rahat yayılmasına fırsat sağlamıştır.[27]

Aslında, Hristiyanlar, ilk yüzyıllar da büyük zulümlere uğramıştır. Günümüzde, Katolik ya da Ortodokslar tarafından kabul edilen çoğu Aziz ya da Azizenin de, inancı yüzünden hayatını kaybeden ve bazen kafası bile kesilmiş olan ilk Hristiyanlardan oluşmaktadır. Hatta Pavlus, aslında adının Saul olduğunu ve Hristiyan olmadan önce Hristiyanları öldüren birisi olduğunu, yazdığı mektuplarda bahsetmiştir.[28]

Buna karşın, aynı Pavlus’un; Korintlilere 1. Mektubunun 9. Bölümün 19 ile 22. Ayetlerinde Hristiyanlığı yaymak için ettiği mücadelesini anlatırken; Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudileri kazanmak için Yahudilere Yahudi gibi davrandım. Kendim Kutsal Yasa’nın denetimi altında olmadığım halde, Yasa altında olanları kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım. Tanrı’nın Yasasına sahip olmayan biri değilim, Mesih’in Yasası altındayım. Buna karşın, Yasa’ya sahip olmayanları kazanmak için Yasa’ya sahip değilmişim gibi davrandım. Güçsüzleri kazanmak için onlarla güçsüz oldum. Ne yapıp yapıp bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldum demesi, Hristiyanlık öğretisinin yani müjdenin hızlıca yayılması konusundaki Pavlus’un rolünü ve önemini göstermektedir. Öyle ki, bu durum, kimi İslami kesimlerce, kendisi hakkında Hristiyanlığın ikinci kurucusu olarak anılmasına bile yol açmıştı.[29]

İsa

İsa (MÖ 4 – MS 30-33), Hristiyanlıktaki temel figürdür. Doğum ve ölüm tarihleri ile ilgili olarak kimi tarihçiler ve araştırmacılar farklı görüşler belirtirler. Hristiyan teolojisinde İsa’nın kimliğini inceleyen dal Kristoloji olarak bilinir. Tanrı olarak adlandırır. Hristiyanlıkta Nasıralı İsa olarak da bilinir. Hristiyan kaynaklarında ve yer yer Kur’an’da İsa Mesih olarak anılır.[30][31][32][33] Hayatı ile ilgili başlıca kaynaklar Kanonik İncillerdir.

İsa, Roma İmparatorluğu’nun Yahudiye eyaletinde, kendisi de bir Yahudi olan Meryem’den dünyaya gelmiştir. Hristiyanlıkta ve İslam’da, mucizevi bir şekilde babasız dünyaya geldiği kabul edilir. Marangoz, öğretmen ve şifa dağıtıcıdır. Hristiyanlıkta, “Halkı isyana teşvik etmek” suçlamasıyla Yahudi din adamlarının baskısı ve Roma İmparatorluğu’nun Yahudiye valisi Pontius Pilatus’un emriyle çarmıha gerildiği kabul edilir.

Hristiyanlar için İsa, Mesih’tir, Tanrı’nın Oğlu ve bizzat kendisidir. Bahsi geçen oğulluk manevi bir anlam içermektedir, biyolojik bir husus değildir. Baba (Tanrı) ile insanlar arasında aracı, Beklenen kurtarıcı, rab, Tanrı ile aynı “öz”den olan, güçlü tanrı, tek insan, dünyanın tek kralı, Kutsal Üçlü Birlik’teki kişilerden “oğul”dur. Hristiyan kaynakları onu “İsa Mesih” olarak anarlar.

İsa’nın tanrısal ve insani özellikleri farklı mezheplerce farklı yorumlanır. Hristiyanlığın Monofizit görüşüne göre insani tabiatı ile tanrısal tabiatı, tanrısal özü altında erimiş ve ayrılmaz bölünmez tek bir tabiat meydana gelmiştir. Çarmıhta, İsa’nın insani tabiatı gibi tanrısal tabiatı da acı çekmiştir. Meryem Theotokosdur, yani Tanrı anasıdır.

Diofizit görüşe göre ise insani ve tanrısal olmak üzere birbirinden bağımsız iki tabiatı vardır. Çarmıha gerildiğinde ilahi tabiatı bedeninden ayrılmış, sadece insani tabiat acı çekmiştir. Meryem, insan olan İsa’nın annesidir dolayısıyla da ona Theotokos yani Tanrı anası denemez.

Ortodoks, Katolik ve Protestanlara göre İnsani ve Tanrısal iki tabiatı olup bunlar asla birleşmezler, karışmazlar ve ayrılmazlar.

İsa ismi köken olarak Arapçadan gelmektedir. Ancak İsa’nın orijinal ismi Yeşua (Yahşuah) olarak geçer. Orijinal ismin anlamı İbranice dilinde “YHVH Kurtarır” anlamına gelir.

Kutsal Kitap

Hristiyanlığın kutsal kitabı, Kitâb-ı Mukaddes‘tir. Kitâb-ı Mukaddes, Eski Ahit ve Yeni Ahit olmak üzere başlıca iki bölümden oluşur.

Eski Ahit

Kitâb-ı Mukaddes’in ilk kısmı Eski Ahit ya da Eski Antlaşma olarak adlandırılır. Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile bölüm adları ve sınıflandırmalar hariç hemen hemen aynıdır. Eski Antlaşma İsa’nın doğumundan önceki çok uzun bir zaman diliminde Yahudi peygamberler tarafından yazılmıştır. Bu bölümde İsa ya da Meryem’den, henüz dünyaya gelmemiş oldukları için ismen bahsedilmez ancak Eski Antlaşma’nın bazı kitaplarında İsa’ya atıfta bulunulur. İsa’dan söz eden Eski Antlaşma pasajları arasında Yaratılış 3:15; Yaratılış 12:1-3; Yaratılış 49:10 Yasa’nın Tekrarı 18:15; 2. Samuel 7:1-29; Mezmurlar’da birçok ayet; Yeşaya 7:14; Yeşaya 9:6-7; Yeşaya 52:13-53:12; Daniel 7:13-14; Mika 5:2 ayetleri sayılabilir.

Yeni Ahit

Kitâb-ı Mukaddes’in ikinci bölümünü oluşturan Yeni Antlaşma ise İsa’nın sağlığında ya da ölümünden sonra Havariler ve elçiler tarafından yazılmıştır. Hristiyanlarca kanonik kabul edilen Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri Yeni Antlaşma’nın ilk dört bölümünü oluşturur.

Yahudi kutsal metinlerinden oluşmuş Tanah’ın Hristiyanlıkta Eski Antlaşma olarak adlandırılmasının nedeni Tanrı’nın İsa’dan asırlar önce Musa ile Sina Dağı’nda yaptığına inanılan antlaşmadır. Hristiyanlar Tanrı’nın İsa aracılığı ile yeni bir antlaşma yaptığına inandıklarından ötürü Kitâb-ı Mukaddes’in İsa’dan bahseden ikinci bölümünü Yeni Antlaşma olarak adlandırırlar.

İncil

İncil, Kitâb-ı Mukaddes’in Yeni Ahit kısmının ilk dört bölümünün her birine verilen isimdir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından kaleme alınmış olan dört incil, yazarlarının adıyla anılır. İnciller İsa’nın hayatını ve öğretilerini anlatır.

TürkçeyeArapçadan geçen kelimenin aslı Yunanca “Ευαγγελιον” (Evangelion) şeklindedir ve ‘iyi haber, müjde’ anlamına gelir.

İncil kelimesi gerçekte Yeni Antlaşma’nın ilk dört kitabının (bölümünün) her birini karşıladığı halde, bazen Yeni Antlaşma’nın tamamı için de kullanıldığı olur.

Mezhepler

Hristiyanlıkta mezhepler “kilise” olarak adlandırılırlar. Hristiyanlığın 3 ana mezhebi; Roma Katolik Kilisesi (1.9 milyar kişi), Protestan kiliseler (900 milyon) ve Ortodoks Kilisesi’dir (800 milyon).[34]

Katolik Kilisesi

Katoliklik, Kutsal Ruh’un kaynağı, İsa’nın tanrısal yönü, geleneklere verdiği önem, dini törenler ve Havari Petrus’un halefi kabul ettiği Roma Başpiskoposu’na (Papa) verdiği ayrıcalıklarla diğer Hristiyan mezheplerinden ayrılır. Papa’nın yanılamayacağı 1870’te alınan bir kararla resmîleşmiştir.

Ortodoks Kilisesi

Ortodoks Kilisesi, 850 milyona yakın mensubu ile Katolik ve Protestan kiliselerinden sonra sayısı ve yayıldığı alan itibarıyla Hristiyanlığın üçüncü büyük mezhebini oluşturur. Ortodoks coğrafyası büyük oranda Doğu Avrupa ve Anadolu ile sınırlıdır. Bununla birlikte Ortodoksluğun Hristiyanlık içerisindeki tarihi önemi, coğrafi ve istatistikî büyüklüğünden daha ileri düzeydedir. Gerek tarihi gerekse politik nedenlerden dolayı içe kapalı bir atmosferde yaşayan Ortodoksluk, özellikle Sovyetler Birliği’nin çöküşünden itibaren modern dünyaya entegre olma yoluna girmiş görünmektedir. Bu farklı tarihi gelişim çizgisine paralel olarak Ortodoksluğun teolojisi de diğer Hristiyan mezheplerine göre değişiklik göstermektedir.

Ortodokslar’ın kendileri için kullandığı yaygın ibare daha çok “Ortodoks Katolik Kilisesi” ibaresidir. Bu ifade, mezhebin hem doğru görüşü temsil ettiği hem de evrensel olduğu iddiasını yansıtır. Büyük oranda Anadolu coğrafyasında gelişip yayılmaya başlayan Ortodoksluk, özel karakterini daha çok üzerine temellendiği Grek kültürünün Hristiyanlaştırılmasından alır. Bu temel yapı, gelişim çizgisini antik Latin düşüncesinden alan Katoliklik ile Ortodoksluk arasındaki farklılığın da zeminini oluşturur.[35]

Protestan Kilisesi

Protestanlık, Hristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden biridir. 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin’in öncülüğünde Katolik Kilisesi’ne ve Papa’nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuştur (1529).

Papazlara ihtiyaç duymaksızın Kitâb-ı Mukaddes’i okuyabildikleri için, her vaftiz edilmiş inananın aracı bulunmadan rahiplik yetkisi olduğuna inanan Protestanlar Kitâb-ı Mukaddes’i Hristiyanlık için tek kaynak saymışlardır.

Reform sonrası ortaya çıkan dini akımlar öncelikle kendi içinde 3 ana kola ayrılmıştır. Bunlar:

Teslisi reddedenler

Bu kavram, İsa’nın tanrılığını kabul etmeyen ve dolayısıyla Kutsal Ruh’un da gücünü fazla önemsemeyen cemaatleri ya da toplulukları kapsamaktadır. Öbür yandan bu görüşe sahip olan kesimlerin çoğu, İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğu fikrinde ise diğer Hristiyanlar gibi hemfikirdiler. Aslında bu durum, Birinci İznik Konsili’nden beri süregelen bir tartışmanın devamı niteliği olarak görülmektedir.[36] Hristiyanlığın ilk yüzyılları sayılmazsa, günümüzde, bu görüşü benimseyenlerin bir diğer ortak yönüyse, yeni dini hareketler olarak kabul edilmesidir. Teslisi reddedenler arasında ise dört kesim öne çıkmaktadır:

Diğer İbrahimî dinlere göre Hristiyanlık

Yahudiliğe göre Hristiyanlık

İsa, Roma İmparatorluğu’nun Yahudiye eyaletinde Yahudi bir anneden dünyaya gelmiştir. Hristiyan ve İslami kaynaklara göre tanrı tarafından bir mucize eseri olarak babasız dünyaya gelmiştir. Yeni Ahit’te üvey babası Yusuf’un Davut peygambere kadar çıkan soyağacı verilir.

İsa, annesi Meryem, babası Yusuf, kendisine ilk inanan arkadaşları ve ilk takipçilerinden Yahudi olanlar terminolojide “Yahudi Hristiyanlar” olarak adlandırılır. Yahudi Hristiyan tabiri günümüzde Yahudi soyundan gelmekle beraber Hristiyan olmuş kimseleri tanımlamakta da kullanılır.

Yahudiler İsa’nın mucize eseri olarak babasız doğduğuna, binlerce yıldır bekledikleri ve hâlen de beklemekte oldukları kurtarıcı Mesih ya da peygamber olduğuna inanmazlar. İsa, içinde yaşadığı Yahudi toplumunda “bekledikleri Mesih olduğunu” ileri sürdüğünde, halkın bir kısmı buna inanmıştır. Ancak buna inanmayan Yahudi din adamlarının teşvikiyle, Yahudiye eyaletinin Romalı valisi Pontius Pilatus tarafından “halkı isyana teşvik etmek” suçlamasıyla çarmıha gerilmiştir.

İslamiyete göre Hristiyanlık

İslam dinine göre Hristiyanlık, semavi dinlerden biridir ve dünya üzerindeki diğer dinlere nazaran Yahudilikle beraber özel bir yere sahiptir. Hristiyanlar ‘Ehl-i Kitap’ yani kendisine kutsal kitap gönderilenler olarak kabul edilirler: “Muhakkak ki Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’dir.” (Al-i İmran, 3/45)

İslam’a göre İsa, Allah’ın peygamberlerindendir ve Kur’an’da “İsa Mesih” olarak anılır. Bununla birlikte Kur’an’da İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğu inancı ve çarmıha gerilmesi reddedilir.

Allah’ı bırakıp, hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. (Tevbe 30-31) Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kâfir oldu….(Maide 72) Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar… (Nisa 157)

Eleştiriler

Hristiyanlık tarihinin en çok sorgulanan ve eleştirilen tarafı şüphesiz Papalık[37] yönetimi olmuştur. I. Konstantin döneminde Kutsal Makam’ın (Papalık) getirilmesiyle Felsefik Rönesans çağı “Din için uygun değil” iddiasıyla Felsefe okullarının kapatılması ve felsefecilere değer verilmemesiyle sona ermiş oldu.[38] Ayrıca din için Papanın izniyle binlerce alt sınıftan çocuk (Aralarında yetişkin azınlıkta vardı) Kudüs’ü geri alma amacıyla yola çıktı. Çocuk grubun neredeyse hepsi (50.000) yol sırasında su ve yemek sıkıntısından telef oldu.[39][40] Bu haçlı seferleri diğer seferlerin dinsel açıdan devam edebilmesi için unutulmaya çalışıldı. Yada genel olarak hafif bir şekilde aktarıldı.

Yorum Yaz