Peygamberimizden “Kıyamet ne zaman kopacak” sorusuna cevap
Kıyametin ne zaman kopacağını soran bir kişiye HZ.Peygamber (s.a.v):”Kıyamet için sen ne hazırladın?”diye cevap vermiştir.HZ. peygamber bu sözüyle aşağıdakilerden hangisine dikkat çekmiştir.
A)kıyametin zamanının sadece ALLAH IN bildiğine
B)ahiretle ilgili soru sormanın yanlış olduğuna
C)dünya hayatına sımsıkı sarılmak gerketiğine
D)ahiret hayatı için hazırlık yapmak gerektiğine
Diyanet İşleri Başkanlığı koordinasyonunda hazırlanan Cuma Namazı hutbelerinde bu haftanın konusu Ahirete İman… Geçtiğimiz iki haftada Peygamberlere İmanın Tevhidin bir gereği üzerinde durulmuştu. 26 Şubat 2016 Cuma günü için hazırlanan hutbede de Peygamber Efendimiz (sav) hayatından örneklerle ahiret ve hesap gününe hazırlıklı olmanın gerekliliğine dikkat çekildi.
CEVAP “D” ŞIKKI OLACAKTIR.
“AHİRET HAYATI İÇİN HAZIRLIK YAPMAK GEREKTİĞİNE.”
Hazreti Muhammed’in kıyamet alametlerini yazalım:
Hz. İsa’nın yer yüzüne inişi,
Deccal’ın yeryüzüne inişi,
Dabbetü’l-arz’ın yani büyük bir yeryüzü canavarının çıkıp insanlara zarar vermesi,
Zinanın artması,
Cehaletin yayılması,
Güneşin batıdan doğması ve doğudan batması,
Depremlerin artması ve sıklaşması,
Kıyamet alametlerinin gerçekleşmesi ise şöyle olacak:
Kur-an’ı Kerim’e önem verilmeyecek ve bu durum yayılacak,
Namazlar asla kılınmayacak,
Faizler artacak ve helal kabul edilecek,
Geçmişlerine lanet eden toplumlar artacak,
Yüksek mertebedekiler altlarına zulüm ve eziyet edecek,
Bugün mümin olanlar yarın kafir olacaklar,
Ticaret kötü amaçlı kişilerin eline geçecek,
Kadınlar kadınlarla ve erkekler de erkeklerle ilişki içinde olacak,
Kıtlık ve açlık yayılacak, artacak,
Akrabalık bağları kalmayacak ve kopacak,
Madenler ortadan kaybolacak veya yok olmaya yüz tutacak,
Yıldırım, yağmur gibi doğa olayları artacak,
Ani ve hızlı ölümler gerçekleşecek.
Hadislerde de söylendiğine göre kıyamet aniden ve bir anda olacak. O sırada insanlar ne yapıyorlarsa yapsınlar yarım kalacak.
Din Hizmetleri genel müdürlüğü tarafından hazırlanan hutbe şöyle:
Âhirete İman
Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[1]
Kardeşlerim!
Bir cuma günüydü. Peygamberimiz (s.a.s) minberde iken bir adam mescide girdi ve onun konuşmasını keserek, “Ey Allah’ın Resûlü, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Sahâbe, soruyu soran kişiye susmasını işaret ettiyse de o, aynı soruyu üç kez tekrarladı. Efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra, “Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi nerede?” dedi. O adam, “Benim, Yâ Resûlallah.” diyerek cevap verdi. Peygamberimiz, “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. O adam, “Benim çok fazla amelim yok. Ancak ben Allah ve Resûlü’nü gerçekten seviyorum.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz, “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sen de sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdu. [2]
Allah Resûlü (s.a.s), bu hadisiyle o büyük güne, hesap vaktine daima hazırlıklı olmamız gerektiğini vurguluyordu. Kıyametin ne zaman kopacağından çok daha önemli olan, bizim ona ne kadar hazır olduğumuzdu. Kıyamete hazırlık ise, Rabbimizi ve peygamberimizi gönülden sevmekten, Allah ve Resûlü’nün istediği doğrultuda bir hayat sürmekten geçiyordu.
Kardeşlerim!
Öldükten sonra dirilmeye, mahşere, hesaba, âhiret gününe iman etmek, dinimizin temel esaslarından biridir. İnancımıza göre mebde yani her şeyin Allah tarafından yoktan yaratıldığı, meâd yani bâkî olan Allah dışında her şeyin bir gün yok olacağı inancı birbirinden ayrı düşünülemez. Varlığın hakikatini, hayatın anlamını, yaratılışın gayesini bilmeyen, ölümü, ölüm ötesini, yeniden dirilişi, kıyameti, hesabı, âhireti anlayamaz. Âhiretin, bizim ebedî yurdumuz, sonsuz ikamet mahallimiz olduğunu kavrayamaz.
Aziz Müminler!
Rabbimiz, Kerim Kitabımızda, anlamsız ve gayesiz yaratılmadığımızı, başıboş bırakılmadığımızı, ölümle birlikte yepyeni bir hayata doğacağımızı bizlere haber vermektedir. Dünyanın bizler için aldatıcı bir meta olduğunu sıklıkla hatırlatmaktadır. Hayatın dünyadan ibaret olduğu fikrinin, kişiyi inkâra sürükleyeceğini bildirmektedir. Âhireti yok sayan bir dünyanın oyun, eğlence, gösteriş ve övünmeden ibaret olduğunu vurgulamaktadır.
Kardeşlerim!
Fâni olan dünya hayatı, ebedî âhiret hayatına giderken konakladığımız geçici bir menzildir. Bizler, ebedî yurdumuzu, âhiretimizi bu dünyada kazanacağız. Dünya bir imtihan yeriyken, âhiret hesap, sırat, mizan, cennet ve cehennem safahâtıyla hakikatin ve mutlak adaletin zuhur edeceği yerdir. O gün, dünya hayatında yaptığımız her hayrın mükâfatını göreceğimiz gibi, işlemiş olduğumuz her günahın da hesabını vereceğiz. Kimseye zerre miktarı haksızlık yapılmayacaktır.
Bu şuurla hayatını tanzim eden bir kişi, sürekli kendini hesaba çekecektir. Allah’ın huzurunda vereceği hesabı düşünecek, haramdan, günahtan, kötülükten uzak durmaya çalışacaktır. Şerrin kilidi, hayrın anahtarı olmak için çabalayacaktır. Helâl, sevap ve iyilik peşinde bir hayat sürme idealinde olacaktır. Bu inanç ve anlayışın yerleştiği bir toplum da elbette barış, huzur ve güven toplumu olacaktır.
Kardeşlerim!
Mizanda salih ameli ağır basanlar, ahirette kurtuluş ve felaha ereceklerdir. İyilikleri hafif gelenlerse, kendilerine yazık etmiş olduklarını itiraf edeceklerdir. Unutmayalım ki; cennet, tohumunu bu dünyada ektiğimiz bir bahçedir. Cehennem ise, ateşini bu dünyadan götürdüğümüz bir ocaktır.
Hutbemi şu dualarla bitirmek istiyorum:
“Allah’ım! Bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!”[3]
“Allah’ım! Ebedî yaşayacağım ahiret hayatımı benim için hayırlı eyle! Hayatı her türlü iyiliği artırmama vesile kıl! Ölümü de her türlü kötülükten kurtuluşuma vesile eyle!”[4]