Adana’ya ait yöresel halk oyunları nelerdir Adanaya özgü yerel halk oyunu hangisidir
Anasayfa Genel Adana’ya ait yöresel halk oyunları nelerdir Adanaya özgü yerel halk oyunu hangisidir

Adana’ya ait yöresel halk oyunları nelerdir Adanaya özgü yerel halk oyunu hangisidir

halk oyunlari il birinciligi yarismasi yapildi h

Adana Yöresi Halk Oyunları İsimleri;

  • Acem- Gelin Alma

  • Gürgenin Gazeli

  • Halebi

  • Hasandağı

  • Lorke

  • Silifke Zeybeği

  • Şirvanlı Zeybeği

  • Çifte Telli

  • Karşılama

  • Halay

Motif: Oyunun en küçük birimidir. Kol, ayak, alet motifleri olmak üzere üç öğeden oluşur.

Sponsorlu Bağlantılar
Kol motifi: Adana Halk Oyunları oyun serisi kapsamındaki oyunların kol motifi
açısından bedensel devinimini etkileyic bir özelliğine rastlanmamıştır. Ancak bir oyun aracı olarak mendil kullanımında çeşitli farklı sallamalar görülmektedir. Sözgelimi şu an oynanmayan ancak daha önceleri oynadığını saptadığımız solak adlı oyunda; kadınlar iki ellerine mendil alarak; ayak motiflerine paralellik gösterecek şekilde, kollar dirsekten bükük ve yere paralel gelecek şekilde tutulur. Ayak motifinin öne hareketi ile sağa-sola önde es ve geriye dönüşte; sola-sağa-es biçiminde oyun süresince tekrarlanmaktadır.
Kol motiflerini daha çok solo oyunlarda görrmek mümkündür. Oyun serisini
oluşturan herhangi bir oyun oynanırken ekip başı, diğer oyunculardan ayrılarak, ortaya
çıkmaktadır. Burada, ezgi ve ritm aynı kalmak koşuluyla kişisel beceriler doğrultusunda çeşitli kol, omuz ve çökme motifleri yapılabilmektedir. Çöküş sırasında ritmin oyuncunun oturuşuyla senkronize olması için davulun dümleri daha da şiddetlenerek vurulmaktadır. Çöküş sırasında kollar omuz hizasında dirseklerden bükük şekilde iken oturuş (çöküşün son noktası) haline gelindiğinde; kollar yukarıya doğru fırlatılarak ellerdeki mendillerin hareketi de sağlanmaktadır.

Ayak Motifi: Adana halk oyunlarının yapısal özelliklerini ayak motifleri
oluşturmaktadır. Bu motifler şunlardır:
* Öne doğru yürüyüşler,
* Sağ ayak hafif önde ayak ucu yerde olacak şekilde dizlerden öne doğru esnemeler
(yaylanma),
Öne doğru yürüyüş ve ayakların pedal çevirircesine kaldırılması ,
* Öne doğru yürüyüş ve ayakların pedal çevirircesine kaldırılması ve önde ayak ucu
vuruşu,
* Geriye doğru geliş ve ayakların pedal çevirircesine ve geride ayak ucu vuruşu,
* Ayak uçlarına basarak sağ ve sol ayakları değiştirerek, esnemeler, yaylanmalar.
* Dizleri sağa, sola öne doğru hareket ettirerek esneme.

Araç Motifleri: Adana halk oyunlarında kullanılan oyun araçları; mendil, atkı ve
kamıştır. Bu araçlardan mendil, bütün oyunlarda, ekibin başında oynayan oyuncunun (ekip başı) ve son oyuncunun elinde bulunmaktadır. Atkı ise ekipbaşı ile ikinci oyuncunun uçlarından tutarak baş oyuncunun ekipten ayrılarak, biraz önde oynamasını sağlamaktadır. Atkının yerine bazen, mendil, eşarp, havlu gibi araçlarda kullanılmaktadır. Baş oyuncu atkıyıda bırakıp öne çıktığında, ikinci bir mendil daha alarak solo hareketlerini çift mendille yapmaktadır. Kamış ise serçe oyununda kullanılmaktaymış. Buna göre, ekipbaşı ne yaparsa diğer oyuncuların da yapılanı tekrarlama zorunluluğu bulunmaktadır. Eğer ekip başı, şapkasını çıkarırsa herkes şapkasını çıkarmak, şalvarını çıkarırsa; şalvarını çıkarmak, izleyiciler arasında bir çocuk yakalayıp kucağına alırsa; harkes birer çocuk bulup kucağına almak zorundadır. Eğer ekip başının yaptıklarını oyuncular yapamazsa kamışla ekip başı tarafından vurularak cezalandırılmaktadırlar.

Bağırmalar

Adana ve çevresinda kurallı ve kuralsız olmak üzere iki tip bağırma görülmektedir.
Kuralsız Bağırmalar
Yerel kültürel oluşumlarda bu tip bağırmalar daha çok naralar şeklinde görülmektedir.
Buna göre oyuncular o anki ruh hallerini yansıtacak her türlü sesi çıkartmaktadır. Söz gelimi, ah, of, aman , hel vb gibi naralar görülmektedir.
Düzenli (kurallı) Bağırmalar
Yerel kültürel özelliklerden birisi de bu düzenli bağırma biçimidir. Anadolu’da
benzer bağırma şekline başka bir yerde rastlanmamaktadır. Bu bağırma şekli yörede “atalım çekelim” olarak adlandırılmaktadır. Daha çok oyuncuların iç dünyalarının yansıması olan bu bağırmalar erkekler arasında kullanılmaktadır. Çok çeşitli konuları içerebilmektedir. Ancak daha çok, cinsellik, sevgi, aşk, dostluk gibi konularla övgü, onure edici sözcüklerden oluşmaktadır. Anadolu insanının hiciv yeteneği ve şakalaşma biçimini gösterir, ilginç örneklere rastlanılmaktadır.
Bağırmalar; oyuncular arası iletişimi, bilgilenmeyi içermekte, cinselliğe dönük
bir şakalaşmayı ifade ederek, iletişim sağlanmakta ve eğlence coşkuyla oluşmaktadır.
Düzenli, kurallı bağırmalar oyun oynanırken belli yerlerde yapılmaktadır.
Genellikle oyun serisinin başlangıcında yapılarak, oyuncular teşvik edilmekte, coşku
oluşturulmakta ve oyuna konsantre olunması sağlanmaktadır. Oyun serisi sırasında, düzenli bağırmaların yapılabilmesi için davul-zurnanın susması gerekmektedir. Bağırmayı oluşturan söylemin sonundaki Abooo !!!! sesleriyle birlikte davul-zurna oyun ezgisini ve ritmni çalmaya başlamaktadır
Bu bağırma biçimi iki şekilde oluşmaktadır. Birincisi, kısa bağırma, ikincisi ise uzun bağırma.

Kısa Bağırma: Kısa bağırmada genellikle iki söyleme ve yanıtlama şeklinde
oluşmaktadır.
Uzun Bağırmalar: Uzun bağırmalarda iki bölümden oluşmaktadır. Genellikle birinci bölümleri sabit tutularak, ikinci bölümlerdeki söylemler değiştirilerek yapılmaktadır.

Adana halk oyunları araştırmalrında en özgün uygulamalrdan biri olarak derlenen bu
bağırmalar oyun türküleriyle birlikte yöre insanın iletişim kurmasını sağlayan bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Oyunun toplumsal yaşamdaki yerini göstermesi bakımından ise oldukça kayda değer bir uygulamadır.

Oyun ve müzik (ezgi ve ritm) birbirini bütünleyici özelliğe sahip iki öğedir. Bu
nedenle müzik;oyunları anlayıp, anlamlandırmayı sağlayıcı, bir bütünlük kazandırmaktadır.

Oyunun biçimsel öğelerinin irdelenip, tanımlanabilmesi ezgisel analizsiz düşünülemez. Bu
nedenle, Türk halk müziğinin bütünlüğü ve yapısal özellikleri içerisinde, Adana ve çevresini etkileyen müzik kültürünü oyunla ilişkisi bağlamında kısaca irdelemek yararlı olacaktır.

Türk halk müziği sözlü ve sözsüz olmak üzere iki biçimden oluşmaktadır. Sözlü
olan halk müziği, türküleri kapsamaktadır. Sözsüz olan ise, daha çok oyun havalarını
kapsamaktadır.

Adana etnik yapı açısından incelendiğinde yörede çeşitli Türkmen boylarının
yaşadığı görülmektedir. Yaşamları konar göçerlik döneminde de, oturaklık döneminde de
doğayla mücadele biçiminde, tarıma dayalı olarak geçen yöre insanının müziksel tercihinde bu türden yaşam biçiminin özellikleri görülmektedir. Türk halk müziğinin; ayrılık, acı ve hüzün içeren ezgilerinde simgeleşen bu duygu ve düşünceler, Çukurova’da uzun havalar ile ifadesini bulmaktadır. Bozlak ve ağıtlar bu anlamda yaygın yeğlemlerdir. Bölgede bu türden ezgiler; Maraş Ağzı, Senir Ağzı, Varsağı, Gâvur Dağı Ağzı, Elbeyli Ağzı, Avşar Ağzı, Türkmeni ve İskan havası olarak adlandırılmaktadır15. Bu uzun havaların adlandırmında yer adları ve yakıcının adı da türkiye yansımaktadır. Pertev Naili Boratav’a göre; ezgi ile söylenen halk şiirinin her çeşidini göstermek için kullanılan ad “türkü” dür.16 Bu adlandırım özellikle halk edebiyatı açısından yapılmaktadır ve bütün ürünleri kapsamaktadır. Bu açıdan Adana bölgesi
ürünlerini ise Halil Atılgan iki grupta toplamaktadır:
1-Bozlaklar (uzun havalar),
2-Topuk havaları (kırık havalar)

1.Bozlaklar: Bozlak Çukurova’nın halk müziği karakterini bariz bir şekilde ortaya
koyan uzun havadır. Çukurova bozlaklarında Gâvur Dağı, Karaisalı ve Ala Dağ bölgelerinde farklılıklar görülmektedir. Geçiş bölgesi olması nedeniyle özellikle Karaisalı ve Ala Dağ’daki bozlaklarda Orta Anadolu bozlaklarının etkisi görülmektedir. Bu bozlakların ezgisel özellikleri ise inici (dik seslerden başlayarak pes seslserde karar kılınması) karakterli olmasıdır. Çukurova Bozlak’ları oldukça geniş bir ses sınırına sahiptir. re ile la arasında seyreden bozlaklar çbulunmaktadır. Karar sesleri ise genelde la olmakla beraber sol sesinde de karar kılanlar bulunmaktadır. Bölgede yaygın olarak söylenen uzun havalardan bazıları şunlardır:
Gâvur Dağı Ağzında söylenenler: Şu cerenin sulakları, mayıl ne yatarsın korku
dağında. Genel örnekler ise Aman olda kara gönlüm aman ol, Ala geyik gibi boyun sallarsın, Aşağıdan Yusuf Paşam geliyor, Evimi yurttan göçürdüm, Yine akşam oldu bastı karanlık, Ilgıt ılgıt esen seher yelleri, Kara bahtım kem talihim, Çukurova Turaç senin öz kuşun, Ben de şu dünyaya geldim geleli ve Ağ gelinde indi mi ola yayladan?
Uzun nefes ve güçlü gırtlak isteyen bu uzun havaların seslendiriminde doğadaki
güçlüklerin yansımaları görülmektedir. Bölgede müziksel araştırmalar yapan Şadan Güvenir Adana merkez Hocalı, Buruk ve çevre köylerde yaptığı araştırmada şöyle demektedir:
” Eskiden konar göçer olarak yaşamlarını zor şartlar altında sürdüren şimdi ise vadi, dağ
etekleri gibi yine güç doğa şartlarında yaşayan bu insanlar, yanık, yumuşak, sakin anlatımlı uzun havaları seçmektedirler. Seslendirirken de çektikleri acıları, zorlukları “ay, ey, aman, of, ay dost..” gibi yakarışlarla dile getirmektedirler. Bu uzun havalar çoğunlukla 11 ve 14 heceli şiirler üzerine yakılmıştır.Uzun havalarda aşıtlar inici olarak kullanımıştır. Önce ince bölgelerden başlar, genellikle karar sesinin bir üst sekizlisinden ve yedilisinden belirgin bir şekilde görülmektedir; Daha sonra karar sesine inmektedir.

2.Kırık Havalar (Topuk Havaları): Uzun hava dışında kalan türküler daha çok
oyun havalarını tanımlamak amacıyla kullanılmaktadır. Büyük çoğunluk ile ovada yaşayanlar tarfından “Topuk Havası” Karaisalı ve çevresinde ise “henk” havaları olarak
adlandırılmaktadırlar.

Çukurova türküleri uzun ve kırık havaları ile Anadolu’nun bütünlüğü içerisinde
kendisine has özelliklere sahiptir. Bu nitekiklerin oluşumunu etkileyen önemli etkenlerden
birisini de coğrafik yapı oluşturmaktadır. Ezgilerin özellikle tizden başlaması yaylak, dağlık bölgede yaşam koşullarının etkisi iken; pes sesler ise, daha alçak yerler olan ova yaşamının birer yansılımları olarak görülmektedir. Örneğin;
“Pozantı’nın ırmağı, Kozandağı, Alageyik gibi ezgilerin tepe notu onludan başlaması,
ovalık bölgelerde; Sabahtan uğradım ben bir güzele ve Yeşil Kurbağalar gibi ezgilerin ise; pesten başlaması bu görüşü kanıtlayan en canlı örneklerdir. Yani iklim farkına göre soğuk yöreler de sert bir yapı, sıcak yörelerde de “yumuşak” bir yapı göze çarpmaktadır. Bu durum ezgi sözlerine de etkide bulunmuştur; sert sessiz harfler yumuşak sessizlere, sesli harflerde daha koyu bir renge bürünmüştür.” Çukurova zengin bir ezgi karakterine sahiptir. Türkülerin ölçüleride değişiklikler göstermektedir. Yörede en yaygın olarak görülen ölçüler ise, 2/4, 4/4, 5/8, 10/8, 9/8, 6/8, 8/8, 15/4, 7/16 ve 18/8’ dir. Tarıma dayalı geçim biçiminin hakim olduğu bölgede halkın zamanın çoğu tarlada geçmektedir. Gerek ekim, gerekse çapalama ve toplama aşamalarında, (özellikle pamuk ve yerfıstığı ekimlerinde) bu uzun havaların ve kırık havaların bolca söylendiği görülmektedir. Söylenen türkülerin çoğu, bölge de yaygın olarak bilinen Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu’nun yanı sıra onların devamı olarak sayılabilecek isimsiz aşıkların da olabilmektedir.

Uzun havalar arasında en yaygın olarak çalınıp, söylenenler şunlardır. Garip,
Ceren, Bey Mayıl, Kele Dezze, Çukurova Turaç senin öz kuşun, Seher vakti çıktım şu dağları seyran eğledim gibi yöreye ait uzun havaların yanında artık ulusal yapıtlar haline gelmiş olan kitle iletişim araçları aracılığı ile her tarafa yayılan yapıtlarda söylenmektedir. Radyo ve televizyondan öğrenilen yeni şarkılar nedeni ile, adı geçen uzun havalar, müzisyenler (davul zurnacılar) tarafından tarihi hava olarak adlandırılmaktadır. Bu, teknolojinin yeniden yaratımı, üretimi nasıl etkilediğini göstermektedir. Oyunu oynayanlar ve çalanlar günümüzde daha da yaygınlaşan özel radyo ve televizyonlardan popüler müzik dinlemektedirler. Dolayısıyla, bu tür parçalara yönelim oluşmaktadır

Yorum Yaz

1 Yorum

Anonim 25 Kasım 2019 - 21:34

Hiç bişe gösterilmiyor

Yanıtla