Babadan oğula mektup (duygusal, anlamlı ve ibret verici sözler ve nasihatler)
Anasayfa Genel Babadan oğula mektup (duygusal, anlamlı ve ibret verici sözler ve nasihatler)

Babadan oğula mektup (duygusal, anlamlı ve ibret verici sözler ve nasihatler)

babadan ogula mektup duygusal anlamli ve ibret verici sozler ve nasihatler e

Günümüz metropol ve modern hayatının getirdiği bir takım sıkıntılar ve popüler kültürün bazı muhafazakar çevrelerde bıraktığı öfkeyi acıma duygusuyla birlikte ele alan kısa bir şiir. Şiirin özü bir babanın değişen dünyaya ayak uyduran oğluna mektup şeklinde yazdığı öğütler ve nasihatlerden oluşuyor. Geneline hakim olan tema ibret verici sözlerdir.

Bir babanın oğluna mektubu

oğluna mektup
Halk Böyle Istiyor Oğlum

‘Bir babanın doğum gününde
oğluna mektubudur… Görülmüştür.’

Sevgili oğlum
Bugün tam on yedi yaşındasın
Görüyorum ki artık
Her şeyin farkındasın
Ama ne zaman ararsam seni
Ya diskoda
Ya barda
Ya da televizyon karşısındasın

Haklısın oğlum
Devir artık bu devir
Sen de çemberini çağına göre çevir
Senin neyine
Resim roman şiir
Senin neyine
Sanat vesair
Ne diyor meşhur televizyon büyükleri
Vur patlasın çal oynasın
Devir artık bu devir

Nasılsa
Son düğmesi de koptu insanlığın
Vefa can çekişiyor arka sokaklarda
Umut mendil sallıyor giden trenlerin ardından
Onur, adres arıyor mezarlıklarda
Dostluklar çöp tenekelerinde sahipsiz
Ve anahtar teslimi aşklar satılık köşe başlarında
Hem de üç kuruş mutluluklara…

Ama sen de haklısın
Sana mı kaldı
Kurtarmak vatanı
Sana mı kaldı
Uyandırmak yatanı
Sana mı kaldı
Duvara yapıştırmak
Bu memleketi satanı
Anasını ağlatanı….

Gel gör ki oğlum
Senin de kurtuluşun yok bu gidişten
Ne etsen- ne yapsan
Bir düğün
Bir bayram
Bir lale devri
Hangi ekrana baksan

Kim kiminle evleniyor
Kim kiminle çıldırıyor
Kim kime daldan dala
Gelinim olur musun diyor

Kimisi sahte gelin
Kimisi zengin bir prens
Kimisi de insanlıktan bir yudum bir nefes
Bekliyor da bekliyor

Bak her gün ayrı bir kanalda
Bambaşka bir ‘ünlüler çiftliği’
Her kanalda şöhret olmanın dayanılmaz hafifliği
Ve işte böyle
Pazara dökülüyor bir bir
Herkesin yumak yumak ipliği
Yıllar var ki oğlum
Birileri işte
Bizi hep böyle gözetliyor…
Ve sen de görüyorsun ki
Bu sahneler
Bizi ne de güzel özetliyor

Kimin umurunda yarınlar
Kimin umurunda çocuklar
Kimin umurunda bu isyankar çığlıklar
Bir kavgadır
Bir yarıştır
Bir rezalettir gidiyor.
Kime sorsan
Cevaplar dünden hazır
Halk böyle istiyor oğlum
Halk böyle istiyor
Gel gör ki
Bir reyting uğruna
Ne ‘güneşler batıyor’ oğlum
Ne güneşler batıyor….

Bir babadan yeni bir iş kuran oğula mektup…

Babadan oğula mektup

Oğlum ,yeni bir iş kurdun biliyorum. Kurduğun şirketin başına geçtin.

Sorumlulukların ve yetkilerin belli. Yaratanın sana verdiği bir servet. Bir kısmet. Bir lütuf.

İşinde tayin edeceğin bütün insanların o işlerde ehil olup olmadıklarını bak. Dürüst ya da doğru olup olmadıklarına önem ver. İşine, üretime ve müşterilere ne kadar samimi hizmet verdiklerini takip et. Çevresini makamı ile istismar ettiklerini, ilgili davrandıklarını, ihmal ettiklerini izle.

Kendini, ben olmazsam hiçbir iş olmaz sananlara iş verme. Yağmur iyilerin de, kötülerin de üzerine yağar unutma. Olayları değiştiremiyorsanız, bakış açınızı değiştir.

Seni kuşatan ne servet, ve ne de insanlar senin gurur kaynağın değil.

Mevlana derki; ‘’Ey İnsan Kaf dağı kadar Yüksekte olsanda, Kefene Sığacak Kadar Küçüksün. Unutma herşeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün.’’

————

Padişahın biri birkaç yardımcısıyla kırlara gezmeye çıkar. Ağacın altında uyuyan birini görür, Yanındakilere,

‘’Şu garibi uyandırın, yılan falan zarar verebilir’’ der.

Adam uyandırılınca, bakar ki karşısında padişah, başlar söylenmeye,

‘’’Niye beni uyandırdınız, rüyada ne güzel padişahtım, saraylarım, ordularım vardı, şöyle emrediyordum, şunları yapıyordum…’’

Bunun üzerine padişah kahkaha ile güler;

‘’İyi ama bak kendin söylüyorsun, rüyada diyorsun, rüyadaki padişahlığın ne kıymeti var, bak gözünü açınca, padişahlık bitti’’ der.

Adam sükunetle cevap verir:

‘’Benim padişahlığım gözümü açınca bitiyor, senin ki gözünü kapatınca bitecek, ne farkı var?’’

——–

Bir bilgeye sormuşlar oğlum;

“Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?

“Terzimi,” diye cevap vermiş.

“Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor?

O da nereden çıktı? Neden terzi?” dendiğinde;

Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:

“Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama başka insanlar öyle değil. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep . aynı gözle görürler.’’

———

Mükemmel insan, anlayan insandır. Güzel söz söyleyen değil oğlum. Söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyendir.

Oğlum öyle ol ki, bütün insanları yüreğinde gör. Dünyayı okuyanların arasında ol.

Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler.

Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu,

“insanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?”

“Evet!”

“Ne öğrendin peki?”

Oğlu cevap verdi, “Şunu gördüm: bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.”

Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı.

Oğlu ekledi, “Teşekkürler, baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!”

İşte ey oğul;

Sen işini doğru yönetirsen yanlış olmaya kimse cesaret edemez.
Bir ipekböceği gibi olma oğul.. Yoksa, etrafını ipekle örersin. Neler olduğunu anlayamazsın. Bakarsın ki, etrafın daralmış. Boğulur durursun. Birde görürsün ki, kelebek olmuş uçmuşsun. Tabi ki, az bir ömrü kalan kelebek olarak uçup yok edilirsin.

Ey Oğul!

Edebeali gibi derim;

Ey Oğul!
‘’Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar,
uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.’’

Demedi deme.

Yorum Yaz