Takvimi vekayi ceride i havadis tercümanı ahval ortak özellikleri
Anasayfa Genel Takvimi vekayi ceride i havadis tercümanı ahval ortak özellikleri

Takvimi vekayi ceride i havadis tercümanı ahval ortak özellikleri

Türkiye’nin ilk gazeteleri: Takvim-i Vekayi, Ceride-i Havadis ve Tercüman-ı Ahval

189 yıl önce ilk gazete çıktığında; Osmanlı Devleti’nin idarî merkezinin bulunduğu yere verilen “Babıali” adı; gazeteler, dergiler ve matbaalar orada toplandığı için, basın merkezinin de adı oldu.

  1. yüzyılın başında tüm Osmanlı basını, Sirkeci’den Cağaloğlu’na doğru tırmanan yokuşun hemen altından başlayıp, şimdiki İstanbul Valiliği binasının hizasına kadar çıkan bu bölgede öbeklenmişti.

Zamanla yokuşu daha da tırmanıp Cağaloğlu meydanına kadar çıkmış, oradan; sağa, sola ve karşıya dağılarak genişlemişti.

Özgün yazımıyla “Bâb-ı Âli” “yüce kapı” anlamına geliyor ve buradaki sadrazamlık (başbakanlık) sarayına işaret ediyordu.

Cumhuriyetin ilânından sonra devletin merkezi Ankara’ya kayarken İstanbul’daki “matbuat” merkezi aynı adı yıllarca korudu. Genç Cumhuriyet rejiminin koyduğu “Ankara Caddesi” adı bile tutunamadı ve yerini ‘Babıali Yokuşu‘na bırakmak zorunda kaldı.

1990’ların başında artık “medya” denilen gazetelerin Babıali’den göçü başladı. Öncekilerin ardından, bölgedeki son büyük basın kuruluşlarından Milliyet 1993’ün sonbaharında Bağcılar’daki Doğan Medya Center’a yerleşti. Eski Babıali’nin kıdemli gazetelerinden Cumhuriyet 2000’leri geçinceye kadar yerinde  kaldı ama 2005’te o da Şişli’ye taşındı.

Peki Babıali‘nin ilk gazetesi hangisiydi ve ne zaman, nasıl kurulmuştu?

Yıl  1831 idi…

Yenilikçi padişah II. Mahmud; ordu ve bürokrasi başta gelmek üzere, o deneme dek yapageldiği yenileştirme ve iyileştirme faaliyetlerinin arasına; içte ve dışta olup bitenler konusunda Osmanlı toplumunda kulaktan kulağa ulaşan söylentiler yerine, belli bir gerçeğe dayandırılmış haber verme ihtiyacından yola çıkarak, bir gazete yayımlanması düşüncesini kattı.

II. Mahmud’a göre; dünyada ve Memalik-i Osmaniye’de her gün olup bitenler, halka duyurulmalıydı. İlk Türk gazetesi “Takvim-i Vekâyi” işte bu düşünceden doğru. II. Mahmud, karşısına aldığı Sadrazam Reşad Mehmed Paşa’ya şunları söyledi:

“Bak Paşa, Takvim-i Vekâyi’nin ilk günkü sayısında bir ‘Mukaddime’ yazılsın. Yazılsın ve şöyle densin: ‘Son 20-30 yıl içinde olan nice olayları halkıma duyurmak için şahname yazarları, kalemi kuvvetli vak’anüvisler görevlendirildi. Velâkin olanlar bitenler ayrıntıları ile anlatılamadığından, insanlar, Devlet-i Âliye’nin en tabii iç ve dış işlerine akıl erdiremediler. Bununla kalmayıp, bir takım gizli anlamlar verir oldular. Çeşitli kötü ve yıkıcı söylentiler, iftiralar ortada kol gezerdi. İşte bu gazete, bütün bunlara son vermek, yersiz yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için çıkmaktadır. Halkımız, ‘Takvim-i Vekâyi’yi okuyarak günlük olayları en doğru biçimiyle öğrenecektir.”

“Takvim-i Vekâyi”; Orta Avrupa’da ilk gazetelerin yayımlanışından 200 yılı aşkın bir süre sonra, ilk başlarda haftalık olarak yayımlanmaya başladı. Bugünkü Süleymaniye  Camii ile İstanbul Üniversitesi bahçesi arasındaki yolun üzerinde bulunan ve adına “Takvimhâne-i Âmire”  denilen, Kapucubaşı Musa Ağa’nın konağında çıkarılıyordu.

Gazetenin yayını ve yönetimi için, bir de Takvimhâne Nezareti  kurulmuş ve Nazırlığına da, eski vak’anüvislerden, bir zamanların Mekke Kadısı Seyit Mehmed Esad Efendi getirilmişti. Düzeltmenliğine Müderris Karsîzâde Cemal Efendi atanmıştı. Öteki  çalışanları da;  Seyit Nazif, Numan Mahir, Atıf Recai, Esad Saffet, Akifpaşazâde Nail, Yesari İzzet, Lebib ve Kemal efendilerdi…

İç olaylarla ilgili haberleri Babıali Kalemi kâtiplerinden Sarim Efendi, askerî işlerle ilgili olanlarını da Serasker maiyetinde Sait Bey devşiriyordu.

Takvim-i Vekâyi’nin ilk sayısı, 1831 yılı kasımında; sekiz sayfa metin, iki sayfa da mukaddime (önsöz) olarak çıkmıştı. Yazılar genelde altı bölümde toplanıyordu: Umur-u dahiliye (iç haberler), umur-u hariciye (dış haberler), mevad-ı askerîye (askeri konular), fünun (bilim), tevcihat-ı ilmîye (atamalar), ticaret ve es’ar (fiyatlar).

Takvim-i Vekâyi’nin ilk sayısı 5 bin adet basılmıştı. Devlet büyüklerine, ulemaya, yüksek düzeydeki memurlara, taşradaki eşrafa ve elçiliklere gönderilmişti.

Takvim-i Vekâyi’nin  “Umur-u dahiliye” (iç haberler) başlığı altında şu haberler yer almıştı:

II. Mahmut, Takvim-i Vekâyi’nin Osmanlı uyruğundaki azınlıkların diliyle de yayımlanması istedi. Bunun üzerine 1832 başlarından itibaren “Lırokır” adıyla Ermenice ve “Otumanikos Monitor” adıyla Rumca da yayımlanmaya başladı.

Tam resmî sayılabilecek, Osmanlı devlet yöneticilerinin yayımlattığı Takvim-i Vekâyi’nin çıkışından dokuz yıl sonra, ilk özel Türk gazetesini bir İngiliz yurttaşı olan William Churchill yayımlıyordu: “Ceride-i Havadis”

20 yıldır İstanbul’da oturan; hem tüccarlık hem de İngiliz “Morning Herald” gazetesinin Türkiye muhabirliğini yapan William  Churchill, Defterhâne Çayırı’nda (Kadıköy’de şimdiki Kuşdili) avlanırken, o sırada koyun otlatmakta olan Defterhâne Yazıcısı Necati Efendi’nin küçük oğlunu kazayla vurup öldürür. Bunun üzerine Kadıköy Kadısı William  Churchill’i tutuklatır.

İngiliz Elçisi, Sadrazam Mehmet Emin Rauf Paşa’ya gelerek nota verir. İngiliz vatandaşı  William Churchill serbest bırakılır. Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Nâzım Akif Efendi görevinden azledilir. Özür dilemek için de William Churchill’e pırlantalı bir nişanla, 10 bin kantarlık zeytinyağı ihracat ayrıcalığı verilir. Bunların dışında bir de, padişahın fermanını taşıyan, Türkçe gazete çıkarma izni…

Churchill zeytinyağı ihracat hakkını 350 bin kuruşa bir Rus tüccara satar. Padişahın gazete çıkarma konusundaki özel iznine dayanarak; Dördüncü Vakıf Han’da kurduğu bir matbaada, 1 Ağustos 1840 tarihinde “Ceride-i Havâdis” adındaki gazetesini yayımlamaya başlar.

Churchill, gazetesinin kadrosunu ilk başta birkaç mürettip (dizgici) ve Takvimhâne baş çevirmeni Şeyhzâde Ahmed Nafiz Efendi’den oluşturmuştur. İlk üç gün hiç satamadığı gazetesini halka bedava dağıtır. Sonraki günlerde de okuyucu sayısı topu topu 150 kişi dolayındadır.

Churchill, üç yıl direndikten sonra kapatmak zorunda kaldığı Ceride Havâdis’i, padişahın huzuruna çıkıp devletten aldığı aylık 2 bin 500 kuruş yardımla tekrar yayımlamaya başlar.

Ceride-i Havâdis’in dış ülkelerde epeyce muhabiri vardır. O nedenle dış haberlere ağırlık verilmiştir. Gazetenin kadrosunda Sait Paşa, Şair Ali, Hafız Müşfik, Ahmet Zarifi, Mehmet Efendi, Emin Nüzhet, Siret, Süreyya ve Şair İsmet beyler bulunmaktadır.

O sıralarda patlayan Kırım Savaşı, gazetenin satışını artırdı. Ekler verildi ve özel sayılar çıkarıldı. Önceleri haftada bir, daha sonra da 10 günde bir  yayımlanır oldu. Yayın düzeni sık sık aksamaya başladı.

1864’te William Churchill ölünce oğlu Alfred Churchill Ceride-i Havadis’i kapattı ve yerine; ‘Ruzname-i Ceride-i Havâdis‘i  günlük olarak yayımlamaya başladı.

Tam da o sıralarda, Şinasi Efendi ve Agâh  Efendi’nin Tercüman-i Ahvâl’i yayın yaşamına atıldı. Bu, resmî olmayan ilk Türk  gazetesi idi.

O zamana kadar çıkan bu üç gazeteden Takvim-i Vekâyi hükûmetin ağzıydı, sahibi devletti.

Ceride-i Havâdis’i özel imtiyazlı bir İngiliz vatandaşı çıkarmaktaydı.

Tercüman-ı Ahvâl’in arkasından ise II. Abdülhamid iktidarında İstibdat Dönemi’nin başlayacağı 1876’ya kadar her yıl, yeni yeni gazeteler arka arkaya yayın yaşamına atılacaktı.

Agâh Efendi’nin Tercüman-ı Ahvâl‘inde 25 sayı çalışan Şinasi Efendi, oradan ayrılarak 27 Haziran 1862’de “Tasvir-i Efkâr” gazetesini çıkarmaya başladı. Haftada iki kez yayımlanan Tasvir-i Efkâr’ın fiyatı 1 kuruştu.

Şinasi Efendi bir süre sonra gazetesini Namık Kemal’e emanet ederek Fransa’ya gitti. Namık Kemal de onun ardından Paris’e kaçmak zorunda kalınca Tasvir-i Efkâr’ı bu kez Recaizâde Ekrem çıkarmaya başladı.

Şinasi Efendi 1869’da Avrupa’dan döndü: “Babıâli’nin karşısındaki köşede, boş binanın ilk katında matbaasını açtı. Cihangir’deki evine gitmeyip burada yatıp kalkmayı ve çalışmayı yeğliyordu. Eşinden ayrılmıştı. Yatak,  gündüz minder görevini görüyordu. Şinasi Efendi bu karanlık, havasız ve yarı izbe yerde durmadan çalışıyordu. Kimi zaman yazardı, kimi zaman matbaacı, dizgici, kimi zaman da harf kasalarını sırtlayıp taşıyan bir hamaldı.”

William Churchill’in Ceride-i Havâdis’inde kâğıt hamallığı yapan, okuma-yazması olmayan Filip Efendi’nin sahipliğinde, Ali Suavi’nin yönetiminde çıkan “Muhbir” gazetesi, 31 Ağustos 1867 tarihinde yayımlanmaya başladı.

Gene aynı yıl, “Âyine-i Vatan” ve “Utarit” gazeteleri çıkmışsa da, kısa süre sonra kendilerini tasfiye edip ‘Muhbir‘e katıldılar.

Yayınıyla devlet yönetimini kızdıran Ali Suavi, bir akşam matbaadan alınıp Zaptiye Kapısı’na götürüldü. Tutuklandı ve bir sabah, bir alay zaptiyenin gözetiminde “İzmir” vapuruna bindirilip önce İzmit’e, oradan da Kastamonu’ya sürüldü.

Böylece Birinci Meşrutiyet dönemine, yani 1876’ya kadar pek çok gazete çıktı, battı.

 

Tanzimat Edebiyatında Gazetecilik, İlk Gazeteler, Takvim-i Vakayi, Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Ahval, Tasvir-i Efkar

TANZİMAT EDEBİYATINDA GAZETECİLİK

Tanzimat Edebiyatı’nın yazar ve şairlerinin pek çoğu gazete çıkarma işiyle de uğraşmıştır. Edebiyat çalışmalarıyla gazeteciliği yan yana yürütmüşlerdir. Edebiyat dergileri Türk1 basın hayatında daha sonraki dönemlerde ortaya çıktığı için edebiyat konulu yazılar, bu dönemde çıkarılan gazetelerde ya­yımlanmıştır. Bu dönemde çıkarılan başlıca gazeteler şunlardır:

Takvim-i Vakâyi: 1831 yılında Saray’ın çıkar­dığı ilk resmi Türkçe gazetedir.

Ceride-i Havadis: 1840’ta İngilizlerle ortak çıkarılan yarı resmi gazetedir.

Tercüman-ı Ahval: 1860’ta Agâh Efendi ile Şinasi’nin birlikte çıkardıkları ilk özel Türkçe gazetedir. Tanzimat Edebiyatı bu gazete ile başlamıştır.

Tasvir-i Efkâr: 1862’de Şinasi’nin tek başına çıkardığı gazetedir. Aynı gazeteyi 1865’ten sonra iki yıi Namık Kemal çıkarır.

Muhbir: 1866 yılında Ali Suavi çıkarır. Avrupa’ya gittikten sonra bu gazeteyi Avrupa’da çıkarmaya devam eder.

Hürriyet: 1869’da Londra’da Ziya Paşa ve Namık Kemal birlikte çıkarmışlardır. Daha sonra Ziya Paşa Cenevre’de tek başına çıkarmaya devam eder.

İbret: Avrupa’dan dönen Namık Kemal, 1871’de çıkarır.

Devir: 1872’de Ahmet Mithat Efendi çıkarır.

Bedir: 1872’de Ahmet Mithat Efendi çıkarır.

Tercüman-ı Hakikat: 1878’de Ahmet Mithat Efendi çıkarır.

Âyine-i Vatan: Ayine-i Vatan,Eğribozlu Mehmed Arif Bey’in gazetesi 1866’da çıkmıştır.İlk resimli gazetedir. Kapatıldıktan sonra İstanbul adıyla yeniden çıkmıştır.

Terakki Gazetesi: Terakki, 1868’de Ali Râşid ve Filip Efendi’lerin çıkarttığı gazetenin bir hususiyeti haftada bir kadınlara mahsus bir gazete çıkarmasıdır. Yine haftalık mizah nüshası da vardır.

Mümeyyiz Gazetesi: 1869’da çıkan gazetenin sahibi Sıtkı Efendi’dir. En önemli özelliği çocuklara ait bir nüshasının olmasıdır.

Musavver Gazetesi: 1872’de çıktı. En önemli özelliği tercümelere yer vermesi ve fotoğraflı olarak yayımlanan ilk gazete olmasıdır.

Mizan Gazetesi : 21 Ağustos 1886’da haftalık olarak çıkarılmıştır. Bu gazeteyi Mizancı Murat adıyla anılan Murat bey çıkarmıştır.

İkdam Gazetesi: 1894’teAhmet Cevdet tarafından çıkarılmıştır.

Tanzimat döneminde çıkan gazetelerin adları ve başlıca özellikleri

Takvim-i Vekâyi
II. Mahmut’un şahsi gayretiyle 11 Kasım 1831’de ilk Türk gazetesi Takvim-i Vekâyi yayınlanmaya başladı. Takvim-i Vekâyi haftada bir defa yayınlanmak üzere bir resmi gazete olarak kurulmuştur. Asıl amacı resmî tebliğ ve haberleri yayınlamak olan gazete ilk zamanlarda iç ve dış olaylara dair haberler de veriyordu. Fakat sonraları bu önemli mahiyetini kaybetmiş ve içindekiler padişah iradeleri, ilgi çekmeyen resmî haberlerle sınırlı kalmıştır. Gazete, II. Mahmud hayattayken parlak devrini yaşamış, onun ölümüyle düzensiz yayınlanan bir gazete halini almıştır.

Takvim-i Vekâyi’nin Arapça, Farsça, Rumca, Ermenice ve Fransızca nüshalarının da yayınlandığı çeşitli kaynaklarda ifade edilmektedir.

Takvim-i Vekayi 1860’tan itibaren resmi gazete haline gelmiş ve gerçek gazete olmaktan çıkmıştır.

Ceride-i Havadis:

Basın tarihimizde ikinci adım Ceride-i Havadis’tir. Ceride-i Havadis İngiliz tüccarlar ve muhabir William Churchill tarafından 1840’ta yayına başlamıştır. Gazete gerek dış görüşünü, gerekse muhtevası itibariyle Takvim-i Vekâyi’den pek farklı değildi. Churchill gazetesinin mali sıkıntı çekmesi üzerine ölüm ilanlarına yer vermiş ve bu da ilgi görmüştür. 1854’te Kırım Savaşı, hakkında sıcak haberlerin yayınlanmasıyla gazeteye rağbet artmış ve Türk okurlar için bu gazete dış âleme açılan yeni bir pencere olmuştur.

Cerid-i Havadis, Türkçe yayınlanan ikinci gazetedir. Yayınlarının niteliği itibariyle yarı resmidir denilebilir.

Tercüman-ı Ahval:

Özel teşebbüsle kurulan ilk Türk gazetesidir. Bu gazetenin kendi gazetesini etkileyeceğini düşünen W. Churchill, Ruznâme-i Ceride-i Havâdis-i çıkararak Tercüman-ı Ahvale rekabet etmiştir. Gazeteyi Agâh Efendiyle Şinasi birlikte çıkarmışlardır. Agâh Efendi dünyayı gezmiş ve tanımış, cesur, bilgili, bir aydındı. Şinasi ise Avrupa’ya giderek Fransız kültürünü, edebiyatını ve şiirini Türk aydınına tanıtan, Batılı şiirlerin tercümesini yapan ve gazeteciliği “İş bu gazete, ahval-i dahiliye ve hariciyeden müntehap bazı havadisi ve maarif-i mütenevvia ile şair mevadd-ı nafiaya dair mebahisi neşir ve beyana vasıta olacaktır.” diyerek cemiyetin tekamülüne vesile olarak gören Batıcı bir aydındır.

Tercüman-ı Ahval’de sanayiye, bankacılığa, ticarete, postacılığa dair çeşitli yazılar çıkmaktaydı. Yabancı basından yapılan çevirilere de gazete de sık sık rastlanmaktadır.

“Gazetede görülen haberler arasında, hatt-ı hümayunlar, resmi tebliğler, nizamnâmeler, vilayetlerden oraların ahvaline dair gazeteye gönderilen mektuplar, meteoroloji raporları yer almaktadır.”

Başta Agâh Efendi, Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Sarı Tevfik Bey, Mehmet Şerif Bey, Hasan Suphi Efendi gazetenin başlıca yazarlarıdır.

Tercüman-ı Ahval ve Ruznâme-i Ceride-i Havadis arasında çıkan bir tartışma sonucu Tercüman-ı Ahval, 26 Aralık 1860 tarihli sayısında Ceride-i Havadis sahibinin İngiliz olduğunu ve gazetenin gelirinden başka hükümetten de nakdî yardım aldığını açıklamıştır.

Basın Tarihinde İlk Kapatma:

Tercüman-ı Ahval’ın hükümetin icraatlarına karşı tenkitçi tutumu ve Ceride-i Havadis’le olan münakaşaları Bâb-ı Âli’yi rahatsız etmişti. Bu rahatsızlığının sonunda hükümetin kapatma kararı Ceride-i Havadis’te yayınladı. (1861)

  1. yüzyıldan sonra fikri hayatımızı tesiri altına alan Batı medeniyeti, bu etkiyi evvelâ Osmanlı aydını üzerinde gerçekleştirmiştir. Askerî, idarî, felsefî ve edebî alanlarda görülmeye başlayan Batı etkisi yine kendisinin öncülüğünü yaptığı gazetecilik alanında da etkili olmuştur. Gazeteyi sahiplenen Osmanlı aydınına karşın halk temkinliydi. Çünkü gazetenin anlam ve önemi henüz yeteri kadar anlaşılmış değildi. Fakat Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifadesiyle gazete “Ufak tefek hadiseleri nakletmek suretiyle dünya ile bir münâsebet kuran, bazı faydalı bilgileri veren, okumayı zaman geçirme şekillerinden biri yapan bir vasıta olmaktan çıkar. Hakiki manasında kürsü olur”

Gazete Osmanlı toplumunda değişimin hızlandırıcısı olmuştur. Aydınları etrafında toplamış. Batı’yla tanıştırmış (ilk tercüme faaliyetlerinin mekanı gazetelerdi), fikri grupları ve ayrılıkların arenası olmuş ve bütün bir toplum hayatının değişmesinde önemli rol oynamıştır. 19. asrın münekkitlerinden Tanpınar gazeteyi ve fonksiyonunu şöyle yorumlar: “Bütün işaretler oradan gelir. Kalabalık onun etrafında kurulur. Okumayı o yazar. Mekteplerin uzak bir gelecek için hazırladığı dağı o tutuşturur.”

Tiyatro, tercüme ve telif ilk örneklerini gazete vasıtasıyla verir. Makale, deneme, tenkit gibi türler gazete bünyesinde gelişmiş türlerdir. Bu türler vesilesiyle politika, güncel ve hayatî meseleler, fikri cereyanlar günün hadisesi olmaya başlar. Bu gelişmelerden sonra Osmanlı’da gazeteler hızla yayılmaya ve açılmaya başlar. Matbuat artık güncel ve siyasî hayatın bir parçası haline gelmiştir.

tercümanı ahval ilk özel gazetedir

takvi mi vakayi ilk resmi gazetedir

cerideyi havadis ilk yarı resmi gazetedir

ilk çıkan dergi hadikadır

ilk bilim teknik dergisi serveti funun…

 

 

Yorum Yaz