11 eylül ikiz kuleler saldırısı
Anasayfa Genel 11 eylül ikiz kuleler saldırısı

11 eylül ikiz kuleler saldırısı

11 Eylül saldırıları (İngilizce: September 11 attacks), genellikle 9/11[a] olarak da anılır, radikal İslamcı[3] silahlı grup el-Kaide’nin[4][5] 11 Eylül 2001 Salı sabahı Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı düzenlediği dört koordineli bir terör saldırısı dizisidir.

Kuzeydoğu eyaletlerinden kalkan ve Kaliforniya istikametine doğru ilerleyen dört yolcu uçağı, el-Kaide üyesi olan 19 kişi tarafından uçuş sırasında kaçırıldı. Hava korsanları, beşli üç grup ve dörtlü tek grup olarak organize edilmişti. Hedefini vuran ilk uçak American Airlines’ın 11 sefer sayılı uçuşuydu. Uçak saat 08.46’da Aşağı Manhattan’daki Dünya Ticaret Merkezi’nin kuzey kulesine çarptı. İlk saldırı, uçakta bulunan 92 kişinin tamamının ve saldırının etkilediği bölgedeki 1000’den fazla kişinin ölmesiyle sonuçlandı. 17 dakika sonrasında, saat 9.03’de, Ticaret Merkezi’nin güney kulesine United Airlines’ın 175 sefer sayılı uçuşu çarptı. İkinci saldırı, uçaktaki 65 kişinin tamamının ve etkilenen bölgede yer alan tahmini 1000’den fazla kişinin ölmesiyle sonuçlandı. İki saat içinde 110 katlı her iki bina da çökerken 7 Dünya Ticaret Merkezi’nin de arasında bulunduğu çevre yapıların bazısı yıkıldı, bazılarıysa hasar gördü.

Dulles Uluslararası Havalimanı’ndan kalkan üçüncü uçak, American Airlines’ın 77 sefer sayılı uçuşu, Ohio üzerindeyken kaçırıldı. Saat 9.37’de, uçak Arlington County, Virginia’daki Pentagon binasının batı cephesine (ABD Savunma Bakanlığının karargâhı) doğru çarptı. Saldırı sonucunda binanın batı cephesinin bir kısmı yıkılırken uçaktaki 64 kişinin tamamı ve o sırada binada bulunan 125 kişi öldü. Dördüncü ve son uçak, United Airlines’ın 93 sefer sayılı uçuşu, başkent Washington, DC’ye doğru gidiyordu. Uçak saat 10.03’de Shanksville, Pensilvanya yakınlarındaki bir araziye düştü. Uçağın yolcuları, uçağın kontrolünü yeniden ele geçirmeye çalıştı ve nihayetinde uçuşu amaçlanan hedeften saptırdı. Böylece 93 sayılı uçuş, 11 Eylül saldırılarında hedefini gerçekleştiremeyen tek uçak oldu. Uçağın içindeki 44 kişinin tamamı ölürken saldırı hedefinin Beyaz Saray veya Amerikan Kongre Binası olduğu tahmin edilmektedir.Guantanomo’daki cezaevinde tutulan ve ABD’de yargılanan Halid Şeyh Muhammed ve Remzi bin el-Şibh verdikleri ifadede, son uçağın hedefinin ABD Kongre Binası olduğunu söylemiştir.

FBI tarafından yürütülen araştırmalar neticesinde saldırıları gerçekleştiren kişilerin, Usame bin Ladin’in liderliğindeki el-Kaide ile bağlantılı olduğu belirlendi. ABD, el-Kaide’yi Afganistan’dan çıkarma ve bin Ladin’i iade etme taleplerine karşılık vermeyen Taliban’ı devirmek için Terörizmle Savaş’ı başlattı ve Afganistan’a karşı savaşa girdi. Birçok ülke terörle mücadele yasalarını güçlendirdi, terör saldırılarını önlemek için kolluk kuruluşlarının ve istihbarat teşkilatlarının yetkilerini arttırdı. Saldırıdan birkaç gün sonra yaptığı açıklamayla saldırıların sorumluluğunu reddeden bin Ladin, 2004 yılında yayımladığı videoyla birlikte saldırıların sorumluluğunu kabul etti.[7] El-Kaide ve bin Ladin, saldırının gerekçesi olarak ABD’nin İsrail’e verdiği desteği, ABD birliklerinin Suudi Arabistan’daki varlığını ve Irak’a uygulanan yaptırımları gösterdi. Bin Ladin, yakalanmadan geçirdiği yaklaşık on yıllık bir sürenin ardından, Abbottabad’daki kompleksinde bulunduğu sırada düzenlenen Neptün Mızrağı Harekâtı sonucunda ABD kuvvetleri tarafından öldürüldü.

Dünya Ticaret Merkezi’nin ve çevre altyapısının yıkılması, New York şehir ekonomisine zarar verdi ve küresel bir ekonomik durgunluğa sebep oldu. ABD ve Kanada sivil hava sahaları 13 Eylül’e kadar, Wall Street ise 17 Eylül’e kadar kapatıldı. Birçok kurum, kuruluş ve yapı olağanüstü hâl nedeniyle bir süreliğine kapalı kaldı.[8][9] Dünya Ticaret Merkezi sahasının temizliği Mayıs 2002’de tamamlanırken Pentagon binası da bir yıl içerisinde onarıldı. 2977 ölüme, 25.000’den fazla yaralanmaya ve 10 milyar dolarlık maliyete neden olan 11 Eylül Saldırıları, ölü sayısı bakımından insanlık tarihinin en ölümcül terör saldırısıdır.[10][11] Ayrıca 340 itfaiyecinin ölümüyle[12]Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en yüksek sayıda itfaiyeci ölümünün yaşandığı olaydır.

11 Eylül saldırıları, yaşandığı günden beri birçok komplo teorisine konu olmuştur. En öne çıkan teori, İkiz Kuleler ve 7 Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılmasının kontrollü bir yıkım olduğudur.[13][14] Ancak hükûmet incelemeleri ve bağımsız araştırmaların çoğu bu teorileri reddetmiştir.[15][16] İnşasına Kasım 2006’da başlanan Özgürlük Kulesi, Kasım 2014’te açılmıştır. Ek olarak New York’taki Ulusal 11 Eylül Anıtı ve Müzesi, Arlington County’deki Pentagon Anıtı ve Pensilvanya kaza yerindeki Uçuş 93 Ulusal Anıtı da dâhil olmak üzere saldırıda ölenler için çok sayıda anıt inşa edilmiştir.

El-Kaide’nin kökeni, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahale ettiği 1979 yılına kadar uzanmaktadır. Sovyet müdahalesini İslam’a karşı yapılmış bir saldırı olarak gören Usame bin Ladin, Afganistan’daki müslümanlara yardım edip komünistleri (Sovyetler) mağlup etmeyi kutsal bir amaç olarak edinmişti. Afgan direniş liderleriyle tanışmak ve direnişe para toplamak için seyahat etmeye başladı;[17][18] Arap mücahitleri (Afgan Arapları), Sovyetler’e karşı direnmeleri için 1988 yılına kadar -Sovyetler’in ülkeden çıktığı tarih- örgütledi. Bin Ladin’in mali kaynakları, dindarlığı ve savaş sırasındaki başarıları ona ün kazandırdı, militan bir lider olarak konumunu güçlendirdi.[17][19]

1996 yılında bin Ladin ilk fetvasını yayımladı ve Amerikan askerlerinin Suudi Arabistan’ı terk etmesini istedi.[20][21] 1998’deki ikinci bir fetvada, ABD’nin İsrail’e ilişkin dış politikasına ve Amerikan birliklerinin Körfez Savaşı sonrasında da devam eden Suudi Arabistan’daki varlığına yönelik itirazlarını belirtti.[22] Bin Ladin, belirttiği şikayetler tersine çevrilinceye kadar, İslami metinleri Amerikalılara karşı saldırmaya teşvik etmek için kullandı. Bin Ladin’e göre, İslam hukuku âlimleri, İslam tarihi boyunca “düşmanın Müslüman ülkeleri yok etmesi durumunda cihadın bireysel bir görev olduğu” konusunda oy birliğiyle anlaşmışlardı.[23]

Saldırıları organize eden bin Ladin, başlangıçta saldırılara dâhil olduğu iddiasını yalanlasa da sonrasında bu beyanatını geri aldı.[24][25]Al Jazeera, 16 Eylül 2001’de kendisinin yaptığı bir açıklamayı yayımladı: “Altını çizmeliyim ki kişilerin kendi motivasyonlarıyla gerçekleştirmiş olduğu görünen bu eylemin benimle bir ilgisi yok.” Kasım 2001’de, ABD kuvvetleri Afganistan’ın Celalabad kentinde yaptığı baskın sonrası yıkılan evden bir videokaset buldu. Videoda bin Ladin, Halid el-Harbi ile 11 Eylül saldırıları hakkında konuşurken görüldü ve saldırıları önceden bildiği ortaya çıktı.[26] 27 Aralık 2001’de ikinci bir bin Ladin videosu yayımlandı:

Ancak saldırıların sorumluluğunu üstlenmedi.[27]

2004 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinin kısa bir süre öncesinde bin Ladin, kayda alınmış bir açıklama aracılığıyla El Kaide’nin ABD’ye düzenlenen saldırılarla ilişkisi olduğunu doğruladı, direkt olarak kendi bağlantısının olduğunu da itiraf etti:[28][29]

Bin Ladin, takipçilerine Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a saldırmaları için bizzat talimat verdiğini söyledi.[30][31] Al Jazeera tarafından Eylül 2006’da ele geçirilen başka bir videoda bin Ladin; Remzi bin eş-Şeybe ve iki hava korsanıyla birlikte, Hamza el-Gamdi ve Vail eş-Şehri, saldırılar için hazırlık yaparken görüntülendi.[32][33] ABD, 11 Eylül saldırıları için bin Ladin’i hiçbir zaman resmî olarak suçlamadı ancak yine de ABD’nin Darüsselam ve Nairobi’deki büyükelçiliklerinin bombalanmasıyla ilgili olarak FBI’ın “En Çok Arananlar” listesindeydi.[34][35] Yaklaşık on yıllık bir arama sürecinin ardından, dönemin ABD Başkanı Barack Obama, bin Ladin’in 1 Mayıs 2011’de Pakistan’ın Abbottabad kentinde bulunan kompleksinde Amerikan özel kuvvetleri tarafından öldürüldüğünü açıkladı.[36][37]

Nisan 2002’de Al Jazeera gazetecisi Yosri Fouda; Halid Şeyh Muhammed’in Remzi bin eş-Şeybe ile birlikte saldırılara karıştığını kabul ettiğini bildirdi.[38][39][40] 2004 tarihli 9/11 Komisyonu raporu, saldırının başmimarı olan Muhammed’in ABD’ye karşı duyduğu düşmanlığın “ABD’nin İsrail’i destekleyen dış politikasıyla olan şiddetli fikir ayrılığı”ndan kaynaklandığını belirledi. Muhammed aynı zamanda 1993 Dünya Ticaret Merkezi saldırısının finansörü ve danışmanlarından biriydi. Saldırının ana sorumlusu olan Remzi Yusuf’un da dayısıydı.[41][42]

Amerikan ve Pakistanlı güvenlik teşkilatları arasında yapılan operasyonel iş birliği sonucunda, Muhammed 1 Mart 2003 tarihinde Pakistan’ın Ravalpindi şehrinde tutuklandı.[43][44] Daha sonra CIA gizli hapishanelerinde ve Guantanamo Kampı’nda tutuldu; sorguya çekildi ve waterboarding gibi yöntemlerle işkence edildi.[45][46][47][48] Kampta yapılan duruşmalar sırasında, Muhammed saldırılarla olan bağlantısını tekrardan itiraf etti. “İfadesinin hiçbir baskı altında alınmadığını” ve “A’dan Z’ye tüm 11 Eylül operasyonundan sorumlu olduğunu” belirtti.[40][49]

Halid Şeyh Muhammed’in avukatları tarafından 26 Temmuz 2019’da Manhattan Federal Bölge Mahkemesi’ne sunulan bir mektupta, Muhammed’in -idam cezası istenmemesi karşılığında- Suudi Arabistan’ın 11 Eylül saldırılarındaki rolü hakkında ifade vermek ve kurban ailelerine yardım etmek istediği bildirildi.[50][51]

Hava korsanlığıyla ilişkili olan kişileri, operasyonun ayrıntılarına dair sahip oldukları bilgi derecesine göre gruplara ayıran Şeyh Muhammed, yalnızca beş kişinin tüm detaylardan haberdar olduğunu söyledi: Bin Ladin, Şeyh Muhammed, Remzi bin eş-Şeybe, Ebu Turab el-Ürdüni ve Muhammed Atıf.[52] Ebu Turab ve Atıf 2001’de, bin Ladin 2011’de öldürüldüğünden; Şeyh Muhammed ve bin eş-Şeybe’nin ise yargılama süreçleri hâlâ sona ermediğinden dolayı bugüne kadar saldırılar için yalnızca ikincil derecede önemli kişiler yargılanmıştır.

26 Eylül 2005’te İspanya Yüksek Mahkemesi, Ebu Dahdahı’ı 11 Eylül saldırılarına yardım etmek ve el-Kaide üyesi olmaktan 27 yıl hapis cezasına çarptırdı. Bununla birlikte 17 örgüt üyesi daha altı ila on bir yıl arasında hapis cezasına çarptırıldı.[53][54][55] 16 Şubat 2006’da, Ebu Dahdah’ın saldırılarla olan ilgisinin kanıtlanmadığı gerekçesiyle cezası on iki yıla indirildi.[56]

2006’da Zacarias Moussaoui, yirminci hava korsanı olduğu düşünülen örgüt üyelerinden biri,[57][58] 11 Eylül saldırılarındaki rolü gerekçesiyle ömür boyu hapisle cezalandırıldı.[59] Moussaoui, bugüne kadar 11 Eylül saldırılarından dolayı bir ABD mahkemesinde mahkûm edilen tek kişi oldu.[60] Muhammed Atta ile Hamburg kentinde bağlantı kurduğu tespit edilen Münir el-Mutasaddık ise, hava korsanlarının hazırlanmasına yardım ettiği gerekçesiyle Almanya’da 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ekim 2018’de serbest bırakıldı ve Almanya’dan sınır dışı edildi.[61]

Almanya’daki Hamburg hücresinde, ileride 11 Eylül Saldırıları için kilit rol oynayacak bir grup radikal öğrenci bulunuyordu.[62]Muhammed Atta, Remzi bin eş-Şeybe, Ziyad Cerrah ve Mervan eş-Şehhi de el-Kaide’nin Hamburg hücresinin üyeleri arasındaydı.[63]

Yerel zamanla 08:46:30’da Amerikan Hava Yolları’na ait kaçırılan bir yolcu uçağı Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kulesi 94.-98. katları arasına kulenin kuzey tarafından çarptı. Bina çarpmadan 102 dakika (1 saat 42 dakika) sonra yıkıldı.

Yerel zamanla 09:02:59’da ikinci bir uçak Dünya Ticaret Merkezi güney Kulesi 77.-85. katları arasına kulenin güney tarafından çarptı. Bina çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı.

Yerel zamanla 10:03:11’de Washington, DC’nin 240 km (150mil) kuzey batısına, Shanksville, Pensilvanya kırsalında dördüncü bir uçağın düştüğü açıklandı. Olay yerinde büyük bir uçak enkazına rastlanmadığı söylentileri dolaştı. Resmî makamlarca uçak enkazının olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca birçok uçak parçaları da bulunmuştur.

ABD hükûmetinin açıklamalarına göre olaylar şöyle gelişti: 11 Eylül 2001 Salı günü ABD’de dört yolcu uçağının ikisi New York’taki Dünya Ticaret Merkezi gökdelenlerine, bir diğeri Washington D.C.’de Pentagon’a çarptı. Sonuncu uçak ise yolcular ve uçağı kaçıranlar arasındaki mücadeleden sonra 150 mil uzakta, Pensilvanya kırsalında düştü.[64]

Dünya Ticaret Merkezi kulelerine çarpan uçaktaki eylemcilerden birinin pasaportu uçağın kuleye çarpmasından sonra aşağıya fırlamış ve bölgedeki bir polis tarafından bulunmuştur. Eylemcilerin havaalanına gelirken kullandıkları ve havaalanının otoparkına bıraktıkları araçta uçak kullanım kılavuzu bulunmuştur. Amerikan hükümetinin araştırmasına ve 11 Eylül Komisyon Raporu’na göre yolcu uçakları Usame bin Ladin’in lideri olduğu El-Kaide örgütünün 19 üyesi tarafından kaçırıldı ve eylem gerçekleştirildi.

Olaylarda 19 hava korsanı ile uçaklarda ve yerde bulunan 2.974 kişi hayatını kaybettiği açıklanmıştır. Kayıp durumda olan 24 kişinin ise öldüğü varsayılmaktadır.

11 Eylül saldırıları olarak adlandırılan olaylar ile ilgili çeşitli komplo teorileri bulunmaktadır. Kimi iddialara göre 11 Eylül olayları Amerikan hükûmeti ve gizli servisleri tarafından uygulanan bir sahte bayrak operasyonu, Orta Doğu’ya ve Afganistan’a yönelik işgal faaliyetlerini meşrulaştırmak, ülke ve dünya kamuoyunun desteğini almak amacıyla düzenlenmiş senaryolardır. Bu teoriler, herhangi bir somut kanıta dayandırılmamıştır.

Saldırı, dünya medyası tarafından “medeniyetler çatışması” olarak yorumlandı. 11 Eylül saldırılarını gerekçe gösteren başkan George W. Bush, önce Afganistan, ardından da Irak’ı işgal etti. ABD Başkanı George W. Bush Terörizmle Savaş Kampanyası başlattı ve bu kampanya ile NATO’nun 5. maddesini işletmeye başlattı. Bu Kampanya’da ABD’ye başta Birleşik Krallık olmak üzere birçok ülke destek olmaktadır.

11 Eylül saldırıları sonucu, başta ABD olmak üzere batılı devletlerde Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında büyük artış görüldü.

Saldırılarla ilgili sinema filmleri çekilmeye başlanmıştır. İlk film olan United 93 adlı film 1 Eylül 2006’da vizyona girmiştir. Film kırsal alanda düşen United Airlines adlı şirkete ait 93 sefer sayılı uçağın mürettebat ve yolcularının o gün yaşadıkları dehşeti varsayımlara dayanarak anlatmaktadır. Nicolas Cage’in başrolünde oynadığı 2006 yılı yapımı Dünya Ticaret Merkezi adlı filmde de kuledeki insanları kurtarmaya giderken enkazın altında kalan iki polisin hikâyesi anlatılmıştır. Aynı zamanda “Remember Me” adlı yapıtta da 11 Eylül Saldırısı sonucunda hayatını kaybeden genç rolünü Robert Pattinson oynamıştır.

Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en kanlı terör eylemi olarak kabul edilen 11 Eylül 2001 saldırılarının üzerinden 20 yıl geçti. Yakın tarihin seyrini değiştiren 11 Eylül saldırılarında binlerce kişinin hayatını kaybetti. El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in üstlendiği saldırı, insanlık tarihindeki en ölümcül terör saldırısı olarak kayıtlara geçti.

Peki devletlerin terörizmle mücadele politikaları, askeri doktrinler, uluslararası hukuk ve devlet dışı silahlı aktörlerin imkan ve kabiliyetleri ile güvenlik literatürü açısından bir kırılma noktası teşkil eden 11 Eylül 2001’de neler yaşandı?

11 Eylül 2001’de ne oldu?

11 Eylül saldırılarıları sonrası neler oldu?

Amerika Birleşik Devletleri’nin 11 Eylül saldırılarına ilk cevabı, Afganistan’a girmek oldu. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Taliban’ın ABD’nin el Kaide lideri Usame Bin Ladin’in iadesini reddetmesi üzerine 7 Ekim 2001’de Afganistan’ı işgal ederek Taliban yönetimini devirdi ve iktidara Batı destekli Hamid Karzai geçti. ABD’nin Afganistan’ın teröristlerin “üssü” olmasını engellemesi için başlattığı operasyondan yıllar sonra ülke IŞİD militanlarının da barınmaya başladığı ‘güvenli liman’ haline geldi.

ABD’nin Afganistan’ı işgalinden bu yana ise ülkede 50 binin üzerinde sivil ve 2 bin 500 civarında Amerikan askeri hayatını kaybetti.

Irak’ın işgali

Afganistan’ın işgalinin ardından Bush yönetimi, 20 Mart 2003’te Irak’ta kimyasal silah bulunduğu gerekçesiyle ”önleyici savaş” (preventive war) adı altında Birleşmiş Milletler Güvenlik kararı olmadan Irak’ı işgal etti ve Saddam Hüseyin’i devirerek idam etti.

Operasyona “Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu” adı verildi ancak askeri müdahaleler ve mezhep savaşları sonucu yüz binlerce sivilin yaşamını yitirdi. Sivil kayıpları ve milyarlarca dolara mal olan Irak işgali aynı zamanda IŞİD’in ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Yeni dünya düzeni

11 Eylül terör saldırıların ardından başlayan ‘”yeni dünya düzeni” ve “terörizmle mücadele” yeni güvenlik stratejilerini de beraberinde getirdi. Saldırılarla beraber sadece ABD’de değil tüm ülkelerde ulusal güvenlik algısı değişti. Devletler ulusal güvenliğe daha fazla para ayırmak zorunda kaldı. Artık sadece konvansiyonel ya da kimyasal silahlar değil herhangi bir şüpheli araç, kişi ya da paket terör tehdidi olarak algılanmaya başlandı. Havalimanları başta olmak üzere halka açık alanlarda daha fazla güvenlik önlemleri alındı, böylece yeni bir güvenlik anlayışı ve sektörü ortaya çıktı.

ABD’nin Afganistan’da ‘terörizmle savaşı’nın başladı

“Terörizmle savaş” söyleminin ardından ABD’nin 20 yıllık Afganistan işgalinde yaşanan gelişmeler şöyle oldu:

7 Ekim 2001: ABD güçleri, hava harekatına Taliban ve el Kaide güçlerine yönelik saldırılarla başladı.

Bölgeye yaklaşık 1000 ABD özel operasyon güçleri ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı görevlisi, saldırıları yönlendirmeye ve Afgan muhalif güçleri organize etmeye yardımcı olmak için Afganistan’a girdi.

Aynı dönemde yaklaşık 1300 Deniz Piyadesi, Taliban’a baskı yapmak için görevlendirildi.

9 Kasım 2001: Taliban yönetimi, Mezar-ı Şerif’te Özbek askeri lider Mareşal Raşid Dostum’a sadık güçlere karşı kaybetmesinin ardından hızla çözülmeye başladı.

14 Kasım 2001: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, üyelerine Afganistan’da bir geçiş yönetimi kurmada “merkezi bir rol” çağrısında bulunan ve üye devletleri istikrarı ve yardım dağıtımını teşvik etmek için barış gücü göndermeye davet eden 1378 sayılı kararı kabul etti.

5 Aralık 2001: BM, Taliban haricindeki başlıca Afgan gruplarını, Almanya’nın Bonn şehrindeki konferansa davet etti ve taraflar, BM Güvenlik Konseyi’nin 1383 sayılı kararı ile onaylanan Bonn Anlaşması’nı imzaladı.

Anlaşma, Hamid Karzai’yi geçici yönetim başkanı olarak görevlendirdi ve Kabil’de güvenliği sağlamak için uluslararası bir barış gücü oluşturulmasını öngördü.

Bonn Anlaşması’nı, Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü’nü (ISAF) kuran 20 Aralık tarihli ve 1386 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı takip etti.

Afganistan’da Taliban hakimiyeti 9 Aralık 2001’de sona erdi

9 Aralık 2001: Taliban hakimiyeti, Taliban’ın Kandahar’ı teslim etmesi ve Taliban lideri Molla Ömer’in şehri terk etmesiyle sona erdi.

16 Aralık 2001: Afgan milislerinin, el Kaide lideri Usame bin Ladin’i yakalamak amacıyla el Kaide militanlarıyla 3-17 Aralık’ta girdiği savaş, yüzlerce ölümle ve bin Ladin’in kaçmasıyla sonuçlandı.

Savaşın ilk yılında 2 bin 375 sivil hayatını kaybetti.

Mart 2002: İlk en büyük operasyon olan Anaconda Operasyonu, yaklaşık 800 el Kaide ve Taliban savaşçısını yakalamak için başlatıldı. Yaklaşık 2 bin ABD ve 1000 Afgan askeri operasyonda yer aldı.

17 Nisan 2002: Bush, Afganistan’ın yeniden inşası çağrısında bulundu.

ABD Kongresi, 2001’den 2009’a kadar Afganistan’a 38 milyar doların üzerinde insani ve yeniden yapılanma yardımı tahsis etti.

Haziran 2002: Aralık 2001’den bu yana Afganistan’ın geçici yönetiminin başkanı olan Hamid Karzai, ülkenin geçiş hükümetinin başına seçildi.

2 Mayıs 2003: ABD’li yetkililer, Afganistan’daki büyük muharebe operasyonlarının sona erdiğini ilan etti. Taliban başta güney ve doğuda olmak üzere yavaş yavaş yeniden bir araya gelmeye başladı.

8 Ağustos 2003: BM, Afganistan’ı istikrara kavuşturmak ve yeni bir hükümet kurmak amacıyla NATO liderliğindeki bir misyona yetki verdi.

NATO, Afganistan’daki uluslararası güvenlik güçlerinin (ISAF) kontrolünü üstlenerek NATO/ISAF’ın rolünü ülke çapında genişletti.

9 Ekim 2004: Karzai, yüzde 55 oyla Afganistan’ın demokratik olarak seçilen ilk lideri oldu.

Bin Ladin 11 Eylül saldırılarının sorumluluğunu üstlendi

29 Ekim 2004: Usame Bin Ladin, Katar merkezli El Cezire’de yayınlanan açıklamasında, 11 Eylül 2001 saldırılarının sorumluluğunu üstlendi.

23 Mayıs 2005: Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ve ABD Başkanı George W. Bush, ülkelerinin stratejik ortaklarını ilan eden ortak bir bildiri yayınladı. Bildiri, ABD kuvvetlerine “uluslararası teröre karşı savaş ve şiddet içeren aşırılığa karşı mücadele” için Afgan askeri tesislerine erişim sağladı.

Temmuz 2006: Güneyde şiddetli çatışmalar patlak verdi.

2005’te 27 olan intihar saldırılarının sayısı 2006’da beş katına (139) çıkarken, uzaktan patlatılan bombalamalar iki katından fazla sayıya çıkarak 1677’ye ulaştı.

2006-2008: ABD kuvvetleri ağırlıklı olarak Irak’ta savaşırken, Afganistan’da yalnızca çok daha küçük bir birlik konuşlandırıldı.

Taliban, özellikle güneyde büyük ilerlemeler kaydetti. Buna karşılık, NATO misyonu bölgeye çoğunluğu İngiliz binlerce yeni asker getirdi. Sivil ölümler 2001’in ardından ilk kez binin üzerine çıktı.

Afganistan’daki ABD güçlerinin sayısı ilk kez 2010’da 100 bine ulaştı

17 Şubat 2009: ABD’de Ocak 2009’da Başkan seçilen Barack Obama, Afganistan’daki gücü artırmaya karar vererek savaş bölgesine 17 bin asker daha göndermeyi planladığını duyurdu.

Temmuz 2009: ABD Deniz Piyadeleri, ülkenin güneyinde, özellikle Helmand Eyaletinde büyüyen Taliban isyanına yanıt olarak 4 bin denizciyi içeren büyük bir saldırı başlattı.

Ağustos 2009: İlk defa 50 binin üzerine çıkan Afganistan’daki ABD askerinin sayısı, ağustos ayında 68 bine ulaştı.

Kasım 2009: 20 Ağustos’ta yapılan tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından iki aydan fazla süren belirsizlikten sonra, Cumhurbaşkanı Hamid Karzai bir dönem daha yönetime geldi.

Karzai’yi rakipleri Abdullah Abdullah ve Eşref Gani ile karşı karşıya getiren 20 Ağustos seçimleri, hile iddialarıyla gölgelendi.

1 Aralık 2009: ABD Başkanı Obama, mevcut 68 bin kuvvete ek olarak 30 bin kuvvetin daha savaşa katılacağını söyledi.

2010: Afganistan’daki ABD güçlerinin sayısı ilk kez 100 bine ulaştı. 2008’den sonra yıllık 2 binin üzerine çıkan sivil ölümleri 2010’da 2 bin 794 oldu.

Usame Bin Ladin 1 Mayıs 2011’de öldürüldü

1 Mayıs 2011: Usame Bin Ladin, Pakistan’da ABD güçlerinin düzenlediği baskında öldürüldü. Savaşın başlamasına sebep olan saldırıların sorumluluğunu üstlenen Bin Ladin’in öldürülmesi, Afganistan’da savaşın sürdürülmesine ilişkin devam eden tartışmaları ateşledi.

22 Haziran 2011: Obama, 2012 yazına kadar 33 bin askeri geri çekme planını açıkladı. Bu kapsamda yıl sonuna kadar 10 bin askerin geri çekilmesini söyleyen Obama, 2014’te güvenliği Afganlara verene kadar, istikrarlı bir hızda çekilmesinin devam etmesini istedi.

7 Ekim 2011: Afganistan’da savaşın 10’uncu yılı geride kalırken sadece 2011’de 3 bin 133, toplamda ise 17 bine yakın sivil hayatını kaybetti.

Savaşa 444 milyar dolarlık harcama yapan ABD, bölgede 1800 askerini yitirdi.

27 Mayıs 2014: Obama ikinci görev süresinin sona ereceği 2016 yılı sonuna kadar neredeyse tüm ABD askerlerini Afganistan’dan çekme planını açıkladı.

21 Eylül 2014: Yeni seçilen cumhurbaşkanı Eşref Gani, seçim sonuçlarına itiraz eden Abdullah Abdullah ile bir koalisyon hükümeti kurma konusunda anlaştı.

28 Aralık 2014: ABD muharebe misyonu, çoğu muharebe birliklerinin geri çekilmesi ve “Afgan liderliğindeki” bir savaşa geçişin ardından resmi olarak sona erdi. Bununla birlikte, bölgede Afgan güçlerini ve terörle mücadeleyi eğitmeye odaklanan yaklaşık 10 bin ABD askeri kaldı.

2015: Obama, Afganistan’da durumun Amerikan ordusunun terk etmesi için çok kırılgan olduğunu söyledi. 2015’te 3 bin 565, 2016’da ise 3 bin 527 sivil hayatını kaybetti.

13 Nisan 2017: ABD ordusu, Afganistan’da IŞİD militanları tarafından kullanılan bir tünel kompleksine bomba attığını açıkladı. “Bütün bombaların anası” olarak bilinen “Massive Ordnance Air Blast Bomb” (MOAB), ABD tarafından bir çatışmada bu zamana kadar kullanılan en büyük nükleer olmayan bomba oldu.

ABD ile Taliban arasında barış görüşmeleri başladı

21 Ağustos 2017: Ocak ayında Başkanlık görevine başlayan Donald Trump, Taliban’ı Kabil hükümetiyle barış görüşmeleri yapmaya zorlamak amacıyla Afganlara destek sağlayan ABD güçlerinin konuşlandırılması çağrısında bulundu.

Trump, “Artık Amerikan ordusunun gücünü uzak ülkelerde demokrasiler inşa etmek için kullanmayacaklarını, diğer ülkeleri ABD imajına göre yeniden inşa etmeye çalışmayacaklarını, artık o günlerin geride kaldığını” söyledi. Bölgede 2017’de 3 bin 442 sivil hayatını kaybetti.

4 Eylül 2018: Afgan asıllı ABD’li diplomat Zalmay Halilzad, Taliban ile müzakereler için ABD özel temsilcisi olarak atandı.

12 Ekim 2018: Halilzad siyasi ofislerini kurdukları Doha’da Taliban temsilcileriyle bir araya geldi.

Şubat 2019: ABD ile Doha’daki Taliban arasındaki müzakereler, 2018’in sonlarında başlayan ivmeyi temel alarak, şimdiye kadarki en yüksek seviyesine ulaştı.

7 Eylül 2019: ABD’nin baş müzakerecisi Halilzad’ın Taliban liderleriyle “prensipte” bir anlaşmaya varıldığını açıklamasından bir hafta sonra, Trump barış görüşmelerini aniden durdurdu.

Şubat 2020’deki anlaşmayla başlayan geri çekilme tamamlandı

29 Şubat 2020: ABD elçisi Halilzad ve Taliban, Afganistan’daki ABD birliklerinin önemli ölçüde geri çekilmesinin önünü açan ve Taliban’dan ülkenin terörist faaliyetler için kullanılmayacağına dair garantiler içeren bir anlaşma imzaladı.

Barış anlaşması çerçevesinde nihai geri çekilme için 1 Mayıs 2021’i kesin bir tarih olarak belirleyen Afganistan’dan geri çekilme süreci başladı.

14 Nisan 2021: Başkanlık görevini devralan Joe Biden, kendisine miras kalan 1 Mayıs tarihini 31 Ağustos’a erteledi.

Haziran 2021: Saldırılarını yoğunlaştıran Taliban, onlarca ilçeyi ele geçirdikten sonra kuşatmaya aldığı vilayet merkezlerine yöneldi.

15 Ağustos 2021: Taliban, başkent Kabil’i kuşattı ve yönetimi savaşmadan devraldı. Cumhurbaşkanı Eşref Gani aynı gün akşam saatlerine doğru ülkeyi terk etti.

30 Ağustos 2021: ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie, ABD güçlerinin Afganistan’dan çekilme sürecinin tamamlandığını açıkladı.

ABD’nin 7 Ekim 2001’de başlayan Afganistan’daki varlığı, 20 yılın ardından 31 Ağustos’ta askerlerinin Afganistan’dan çekilme sürecinin tamamlanmasıyla sona erdi.

11 Eylül, İslamofobi artışında etkili oldu

11 Eylül saldırıları başta ABD olmak üzere, özellikle Batı’da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında büyük artışa ve İslamofobinin giderek derinleşmesine neden oldu.

Medyada “İslamcı terör” ve “radikal İslam” kavramları sık sık kullanılmaya başlandı.

Araştırmalar, uluslararası medyanın, Müslümanların adının karıştığı terör saldırılarına diğer din ya da gruplara mensup kişilerce düzenlenen saldırılardan daha fazla yer verdiğini ortaya koydu.

ABD’nin orantısız şekilde kullandığı yoğun hava saldırıları ve bu saldırılarda yaşamını yitiren binlerce sivil, Afgan halkının ABD ve uluslararası koalisyon güçlerine karşı giderek büyüyen güvensizliğine ve öfkesine yol açtı.

Bu durum, Taliban’ın halk desteğini kazanmak üzere kullandığı en güçlü gerekçe ve argümanlardan birisini oluşturdu.

Sadece 2016-2020 yılları arasında sivil kaybı 3 bin 977’yi buldu. Bunun yüzde 40’ını çocuklar teşkil ederken, sivil ölümlerin yüzde 62’si uluslararası koalisyon güçleri eliyle gerçekleşti.

ABD Afganistan’ı terk ederken 29 Ağustos 2021 günü IŞİD’in Afganistan kolu IŞİD-H unsurlarına karşı Kabil’de düzenlediği İHA saldırısında, aynı aileden altısı çocuk 10 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu.

Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül’ün ve Afganistan işgalinin yirminci yıl dönümü öncesi Afganistan’dan ağır kayıplar vererek çekildi.

Bunu, ülkeyi 20 yıldır savaştığı unsurlara teslim ederek gerçekleştirdi.

Yirmi yılın ardından Afganistan daha kırılgan bir ülkeye dönüştü.

Afganistan’da, 11 Eylül’ün 20’inci yılına günler kala ikinci Taliban dönemi başladı.

11 Eylül saldırılarının 20’nci yıl dönümü – Son Dakika Haberleri

Tarih 11 Eylül 2001…

Amerika Birleşik Devletleri’nden gerçekleşen bu saldırıyla tüm dünya yeni bir döneme girdi.

New York’taki İkiz Kulelere art arda çarpan iki uçağı, Washington yakınlarında Savunma Bakanlığı Pentagon’u hedef alan üçüncü uçak izledi. Bir uçak da Pensilvanya’da açık alana düştü. Bu 4 uçak da kaçırılmıştı.

İkiz Kuleler’de 2 bin 606, uçaklarda 246, Pentagon’da da 125 kişi hayatını kaybetti.

“ABD’de böyle bir saldırı daha önce Pearl Harbor’da olmuştu”

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Yeşiltaş, “ABD böyle bir saldırıyı daha öncesinde Pearl Harbor ile birlikte yaşamıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya tarafından. O da çok büyük bir şok etkisi yaratmıştı ABD içinde, ABD kamuoyu tarafından. 11 Eylül de benzer bir algıyı ortaya çıkardı ve özellikle Amerika kamuoyunda müthiş bir güvensizlik duygusunu besledi” dedi.

Önce Afganistan, sonra Irak işgal edildi

Dünya o günden sonra yeni bir döneme girdi. Amerika Birleşik Devletleri, saldırılardan El Kaide’yi sorumlu tuttu. Önce örgütün üslendiği, o dönem Taliban tarafından yönetilen Afganistan’ı işgal etti. 2 yıl sonraysa, bu kez kitle imha silahları bahanesiyle Irak’ın işgali başladı.

“ABD saldırıları fırsat olarak kullandı”

ABD’nin saldırıları fırsat olarak kullandığını söyleyen TRT Haber Dış Politika Danışmanı Dr. Bora Bayraktar, “Amerika şu ya da bu şekilde gerçekleşen bu saldırıyı bir fırsat olarak kullandı. Bunu zaten dönemin ABD Başkanı George Bush, o zaman Amerikan gazetesinde yıl dönümünde yazdığı yazıda açıkça ifade etti. ‘Büyük krizler büyük fırsatları da beraberinde getirir’ ifadesini kullandı” açıklamasını yaptı.

Yüz binlerce sivil öldü

Afganistan ve Irak’ta yüz binlerce sivil hayatını kaybetti. Bu ülkeler bir daha normale dönemedi, bölgede iç savaşlar ve karışıklıklar bitmedi.

Eski Amerikan Başkanı Trump’ın “Kendinizi kandırmayın. Bu ülkede bir askeri-endüstriyel kompleks var. Onlar savaşı sever” sözleri ise bu kanlı dönemin bir anlamda derinlerdeki izine işaret ediyordu.

ABD’nin en uzun savaşı bitti

2021 yılı ABD’nin bu bölgelerdeki varlığı açısından dönüm noktası oldu. İşgalin 20’nci yılına günler kala Amerikan askerleri Afganistan’dan tamamen çekildi.

“Çekilme ABD’nin itibar kaybetmesine yol açacak”

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini değerlendiren Dr. Bora Bayraktar, şu açıklamayı yaptı:

“Amerika’nın bu çekilmeyi yönetememiş olması, böyle bir algıyı geride bırakması Amerika’nın uzun vadede dünya siyasetinde itibar kaybetmesine yol açacaktır.”

Şimdi gözler Irak’ta

Afganistan beklenmedik bir hızda yine Taliban’ın kontrolüne geçti. ABD, sene sonuna kadar da, eğitim ve danışmanlık desteği verenler hariç tüm muharip askerlerini Irak’tan çekme kararı aldı.

Prof. Dr. Murat Yeşiltaş, “ABD’nin çekilmesiyle birlikte bu bölgelerde, bölgesel aktörler arasındaki mücadele biraz çetin geçeceği için daha çatışmacı bir bölgesel güvenlik sistemi oluşabilir. Hem Afganistan’da hem de Irak’ta” değerlendirmesini yaptı.

Afganistan’dan çekilme sürecinde eleştirilerin hedefi olan ABD Başkanı Joe Biden, dış politikada önemli bir yöntem değişikliğini de duyurdu.

“Büyük operasyonlar dönemi bitti”

Beyaz Saray’da zor günler geçiren ABD Başkanı Joe Biden, “Artık ülkeleri yeniden inşa etmeyi amaçlayan büyük askeri operasyonlar dönemi bitti” dedi. İşte bu cümle hem bir siyaset değişikliği hem de 11 Eylül’den bugüne yapılanların yanlışlığı konusunda itiraf olarak algılandı.

Washington’ın bu bölgelerden ne kadar uzakta kalacağı ise belirsiz.

“Terör örgütleri aparat olarak kullanılıyor”

Terör örgütlerinin aparat olarak kullanıldığını belirten Dr. Bora Bayraktar, süreci su şözlerle anlattı:

“Terör örgütleri aparat olarak kullanılıyor. Afganistan’dan Amerika çekildi ama DEAŞ Horasan adı altında bir örgütü öne sürerek burasıyla angajmanını sürdürecek ya da Suriye’den aslında Amerika’nın çıkmasını beklersiniz ama diyor ki DEAŞ burada devam ediyor. Onun üzerinden Suriye üzerinde varlığını sürdürüyor.”

Şimdi gözler gerek Afganistan ve çevresinde, gerekse Orta Doğu’da yeni dönemin hangi dengeler üzerinde kurulacağında.

 

Yorum Yaz